EVE DÖN Çağrısı
- Eski solcu takiyesi, işte bunun siyasi bakiyesi
- Ertuğrul Günay, neyi “hayal” etti, nasıl bir“hayalet” ile karşılaştı?
RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı
“Evine Dön” çağrısını Kültür Bakanı Ertuğrul Günay için yapıyoruz. Günay, kendi etrafında hızla dönüyor ama aslında “evine dönse” daha iyi olacak.
Bu hafta, AKP hükümetinin eski solcu bakanı Ertuğrul Günay’ın bir açıklamasının bir diğerini dövmesi, birinde demokrat ve liberal tavır gösterirken, öbüründe “ne oluyor” dedirtmesinin çarpıcı örneklerini yaşadık. Ve, “Ertuğrul Günay meselesi”ni masaya yatıralım dedik.
Söylediklerinin arasındaki derin çelişki, Günay’ın zor bir hükümette, zor bir siyasi iklimde, “geçmişin hayaletleriyle” bakanlık yapmaya çalıştığını gösteriyor. Çünkü,Günay belli ki geçmişinde hiç bu durumunu “hayal” etmemişti.
Bir taraftan Milli Eğitim Bakanlığı’nın 100 Temel Eser arasında yer alan “Şeker Portakalı” ile “Fareler ve İnsanlar” gibi edebiyat klasiklerine yasaklama getirmesini eleştiriyor, diğer taraftan “Brad Pitt’in ‘Kiling Them Softly’ filmini izlemeyin, hatta yasaklayın” bile diyebiliyor.
Önce, 2012’de Cannes Film Festivali’nde özel gösterimde yer alan ve Altın Palmiyeiçin yarışan filmin Andrew Dominik’e En İyi Yönetmen ödülünü kazandırdığını not düşelim.
Sonra, bakanın profesyonel bir kiralık katilin başından geçenleri konu alan film için söylediklerine bakalım;
“Bu filmi görmeyin. Filmden çıkmayı bile düşündüm. İğrenç, iğrenç!
Bu kadar yüz kızartıcı diyaloğu hayatımda duymadım. Film 13 yaş üstü ama ben ‘Ya 18 yaş üstü olmalı ya da kaldırılmalı’ dedim. Böyle bir filme destek olamam.
İnsan eşiyle film seyrederken rahatsız olabilir mi? Ben oldum. Bu sanat değil. Sonunda ABD yönetimine de laf geçiriyor. Mesaj bu. Ama şiddeti özendiriyor hem de şiddetin en adisini”
Belli ki Ertuğrul Günay, eşiyle gittiği filmden çok rahatsız olmuş. Şahsi rahatsızlığını da amiyane bir şekilde dile getirmiş. Ancak, “eleştiri hakkı”nın ötesinde bir Kültür Bakanı olarak konuştuğunu da herhalde unutmuş.
Eski solcu veya liberal kimliğini de bir tarafa bırakıyoruz. Bir Kültür Bakanı’nın sanatla ilişkisini “yasaklama” üzerinden kurması büyük talihsizlik.
Günay’ın bu hafta televizyon ve sinema eserleri üzerine ahkam kesmesi bununla sınırla kalmadı. Başbakan’ın son dönemde hedef aldığı “Muhteşem Yüzyıl” dizisiyle ilgili senaristlere bile akıl verdi;
"Kanuni şüphesiz bir cihan imparatorudur. Cihan imparatoru aynı zamanda bir aşkın kölesidir. Kadının önünde zaaf göstermektedir.
Sadrazamını katletmiştir bu uğurda. Çocukluk arkadaşını, 28 yaşında sadrazam olan İbrahim Paşa'yı katletmiştir. Daha vahimi, yetişkin oğlunu, kendisinden sonra Osmanlı tahtına geçmesi beklenen Şehzade Mustafa'yı yandaki çadırda boğurmuştur. O gün ölmesi lazım yürek taşıyan bir insanın..."
Kanuni’ye objektif bakma çabasını gösterirken, bir yandan AKP’li bir bakan olarak yorumlarına bir kaçış yolu da bırakıyor ve diyor ki;
“Diziyi biraz çalakalem buldum. Adı ‘Muhteşem Yüzyıl’ değil de ‘Muhteşem Aşk’olsaydı daha iyi olurdu.”
SONUÇ
Ertuğrul Günay, sağa doğru hızla kayışını düzeltmek isterken siyasetin kayganzemininde direksiyonu sola doğru sertçe kırıyor.
Günay, “Şeker Portakalı” ve “Fareler ve İnsanlar” eserlerinin yasaklanmasıyla ilgiliMilli Eğitim Bakanlığı’na hesap soracağını söylüyor;
“Türkiye’de 2013 yılında 'Fareler ve İnsanlar', 'Şeker Portakalı' ya da Yunus Emre şiirlerini hizaya sokmaya çalışan kafalar vahimdir. Bir söz vardır, ‘Cahille bal yenmez, âlimle taş taşınır.’ Bu eserleri nasıl okumuşsak, bırakın öyle kalsın. Yunus Emre’nin sesini, sözünü düzeltmeye, eğmeye kalkmaya kimse kalkışamaz.”
Günay, Milli Eğitim Bakanı’nın onu “rahatlatan bir açıklama” beklediğini de ekliyor.
Doğan Akın’ın haber sitesi T24’teki “Bir göçebe olarak Ertuğrul Günay’ın portresi”başlıklı yazısı Bakan’ın savrulmalarını anlamaya çalışanlara belki bir nebze yardımcı olabilir;
“En soldan sağa doğru bir savrulma içerse de insana dair hiçbir şey şaşırtmamalı insanı. Elbette kıymetli dönemler, kıymetli hasletler içeren bir hayat Günay’ınki, ama parçalar bütünü ne kadar niteler?
Günay'ın hikâyesinde şöyle bir sorun var; kıymetli parçalarını sanki hep geçmişinde görüyor. Ve bugünkü durumunu geçmişte durduğu yerin diliyle tasvir etmeye kalkıyor. Ve bunu yaptıkça tepki görüyor.”
Doğan Akın’ın bir kaç ay öncesine ait bu yazısı sanki bugünün falına bakmış gibi.
Akın, “Bugün durduğu yerin dilini konuşmakta zorlanıyor. Anlam ve meşruiyet ihtiyacını gittiği yerde değil, terk ettiği yerde arıyor!” yorumu da paylaşıyor;
“... ‘Dün mutlu olmaya’ çalışıyor Günay.
Olamayacak.
Bugünü dün inşa edemeyecek…”
0 yorum: