Ülkemizde halkla
ilişkilerin profesyonelleşme süreci 1960’lı yıllardan itibaren öncelikle kamu kuramlarında
başlamaktadır. Kamu kuruluşlarının halkla ilişkiler çalışmaları “basın
büroları” kurulmasıyla ortaya çıkmıştır. Ancak bu yıllardan önce de, halkla
ilişkiler benzeri çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Yöneticilerin halkla
iyi diyalog kurma çabaları, sorunlarına çözüm bulma arayışları, görüşlerini
benimsetme çalışmaları eski Türk devletlerinde, Selçuklu ile Osmanlı
dönemlerinde ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında hep var olmuştur.
Osmanlı Devleti’nde halkla ilişkiler sayılabilecek bir
çok uygulamadan söz edilebilir. Halka açık divan toplantıları, camilerde
yapılan duyurular, padişahın kıyafet değiştirerek (tebdil-i kıyafet) halkın
arasına girmesi ve sorunları öğrenmeye çalışması, ayanlık kurumu o günün
şartları içerisinde halkla ilişkiler uygulamaları olarak görülmektedir
(Kazancı, 2006: 7-14). Ancak bu uygulamalar, sistemli ve sürekli değildir. Bir
ölçüde yöneticinin tercihine bırakılmıştır. Örneğin, bir padişah kıyafet
değiştirerek halkın arasına girerken, diğeri böyle bir uygulama yapmak zorunda
değildir. Halkla ilişkilerin profesyonel olması için, sistemlilik ve süreklilik
gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında Kazancı (2006: 14-15), Osmanlı döneminde
biraz daha sistemli olan iki uygulamadan sözetmektedir. Bunlar Divân-ı Hümayûn
Şikayet Kalemi ve muhtesipliktir.
Divân-ı Hümayûn Şikayet Kalemi, Osmanlı döneminde,
halkın her türlü şikayetini almış, bunları incelemiş ve giderilmesi için
çalışmıştır. Bu kuruluş Osmanlı Devleti’nde yaklaşık dört asır görev yapmıştır.
İkinci sistemli uygulama muhtesipliktir. Muhtesip, bugünkü belediye zabıta
müdürüne benzeyen bir görevlidir. Muhtesip kadıya bağlı olup, halkın esnafla
ilgili şikâyetini almakta ve esnafı denetlemektedir. 1855 yılından sonra
muhtesipliğin görevini Şehremaneti üstlenmiştir.
Cumhuriyet’in kuruluş
yıllarından günümüze, ülkemizdeki halkla ilişkilerin gelişimi burada dört dönem
altında ele alınacaktır. Bu dönemler, tarih sırasına göre belirlenmiştir.
1. 1919-1960
Yılları Arasındaki Dönem
Bu dönem, milli mücadelenin başlangıç yılından 1960 askeri
darbesine kadar olan süreyi içermektedir. Bu süre içerisinde halkla ilişkilerin
gelişmesi için zemin oluşmaya başlamıştır.
Milli mücadele döneminde Atatürk’ün yaptığı
çalışmalar, halkla ilişkilerin ilk örnekleri olarak değerlendirilebilir.
Atatürk, milli mücadeleyle ilgili bilgileri halka aktarmak ve kamuoyu
oluşturmak için birçok çalışma gerçekleştirmiştir. İrade-i Milliye ve
Hakimiyet-i Milliye gazetelerinin çıkarılması, Basın Yayın Enformasyon Genel
Müdürlüğü ile Anadolu Ajansı’nın kurulması, bu dönemin ilk halkla ilişkiler
uygulamaları kapsamında değerlendirilmektedir. Belirtilen bu iki kurum
bilgileri halka aktarmış ve Cumhuriyet kurulduktan sonra da, devrimlerin halka
tanıtılmasında önemli rol oynamıştır. Atatürk ayrıca gittiği her yerde halkla görüşmeler
yapmış ve onları bilgilendirmiştir. Hatta 1923 yılında Balıkesir’in Zağnos Paşa
camisinde hutbeye çıkmış ve halka hitap etmiştir (Erdoğan, 2006: 116, 127).
Cumhuriyet’in ilanından sonra Atatürk, çalışmalarını
halka devrimleri tanıtmak ve benimsetmek üzerine yoğunlaştırmıştır. Bu
doğrultuda yurt gezilerine çıkmış, gazetelerden yararlanmış, yenilikleri bizzat
kendisi uygulayarak halka örnek olmaya çalışmıştır. Dolayısıyla bu dönemde
Atatürk’ün halkla ilişkiler faaliyetleri; yenilikleri tanıtma, benimsetme ve
yayma çerçevesi içerisindedir (Erdoğan, 2006: 141).
Cumhuriyetin ilk yıllarından yaklaşık 1946’ya kadar
var olan toplumsal yapı, ülkemizde halkla ilişkilerin gelişimi için çok
elverişli görülmemektedir. Bu dönemde yaygın olan küçük aile işletmeciliği
modeli, halkın devlet ve çevreyle ilişki kurmasını geciktirmiştir. Kendi
ürettiğini kendi tüketen, bir çok sorununa kendi imkânlarıyla çözüm bulmaya
çalışan halk, yöneticilerle iletişim kurma zorunluluğu duymamıştır.
Yöneticilerin de halkla iletişim kurma gibi özel bir amaçları bulunmamaktadır.
Merkezi yönetim ihtiyaç duyduğu konularda, halkla tek yönlü olarak ilişki
kurmuştur. Örneğin vergi ve asker toplama işleri gibi. Halkın da yönetimle
ilişkisi yalnızca bu konularla ilgili olmuştur. Gündemin halk tarafından
serbestçe belirlenmesinin tarihi daha sonralarda başlamaktadır (Kazancı, 2007:
232-235).
Ülkemizde 1946 yılında çok partili sisteme geçiş ve
Demokrat Parti’nin kurulması halkla ilişkilerin gelişmesinin bir ölçüde önünü
açmıştır. Halkla ilişkilerin gelişimi için önemli olan etmenlerden birisi,
“kamunun desteğini almak için kurumlar arası rekabet” artık siyasal alanda
başlamıştır. Siyasal partiler iktidara gelebilmek için halkın sorunlarına daha
duyarlı olma zorunluluğunu hissetmiş ve halkla olan ilişkisini geliştirmeye
çabalamıştır. 1950 yılında yapılan seçimlerde, Demokrat Parti yüzde 52 oy
alarak iktidar olmuştur.
Demokrat Parti iktidarı
halkın beklentilerini yükseltmiştir. Bu dönemde küçük aile işletmeciliğinin
işlevi bozulmuştur. Tarımda makineleşme artmış ve bunun sonucunda üretim de
yükselmiştir. Artık üretim aile için değil, pazar ve satış için de yapılmaya
başlamıştır. Çiftçilerin makine ve gübre alması için kolay işleyen kredi
mekanizmaları kurulmuştur. Bu dönemin dikkate değer bir yeniliği de karayolları
ağının genişlemesidir. Karayolları ağının genişlemesi, çiftçi ve köylünün
pazara daha kolay ulaşması sonucunu doğurmuştur (Kazancı, 2007: 236-237). Tüm
bu etkenler, halkın çevre ve yönetimle iletişimini geliştirmiş ve halkla
ilişkilerin gelişmesine zemin hazırlamıştır.
2. 1960-1980
Yılları Arasındaki Dönem
Bu dönemde halkla ilişkiler profesyonelleşmeye ve
modern uygulamalar gerçekleşmeye başlamıştır. Aynı zamanda bu dönemde; kamu ve
özel sektör kuruluşlarında halkla ilişkilerle ilgili çalışmalar artmış, meslek
örgütlerinin temeli atılmış, halkla ilişkiler eğitimine başlanmıştır.
Ülkemizde halkla ilişkilerin gelişmesinde 1961
Anayasası’nın önemli rolü olmuştur. Halkın yönetime katılması, sendikalaşma
yoluyla hak araması ve yönetime isteklerini iletmesi için gerekli yasal
düzenlemeler bu Anayasa ile başlamıştır. Böyle bir ortamın oluşması, halkla
ilişkilerin kamu kurumlan ve diğer kuruluşlar içinde gelişmesine önemli katkıda
bulunmuştur (Erdoğan, 2006:113).
1960 yılının sonlarında Devlet Planlama Teşkilatı
kurulmuştur. Bu kuruluş, ülkemizde halkla ilişkilerin gerçek anlamda
uygulanışının başlangıç noktası olarak görülmektedir. Sosyal, kültürel ve
ekonomik kalkınmanın planlı bir biçimde gerçekleştirilmesi Devlet Planlama
Teşkilatı’nın temel görevleri arasındadır. Planlı kalkınma düşüncesini
kamuoyuna benimsetmek ve halkın desteğini almak için, diğer bir deyişle halkla
ilişkiler çalışmaları yapmak için bu kuruluşta, Yayın ve Temsil Şubesi
kurulmuştur (Asna, 1998: 75). M. Alâeddin Asna’nın aktif olarak görev aldığı bu
birim, ülkemizde ilk olarak sistemli halkla ilişkiler çalışmalarına
başlamıştır.
Devlet Planlama Teşkilatı, hazırlanan beş yıllık ve
yıllık kalkınma planlarının başarıya ulaşması için halkla ilişkiler
çalışmalarına önem vermiştir. Özellikle 1979 yılında başlayan dördüncü beş
yıllık kalkınma planı dönemine kadar yoğun halkla ilişkiler çalışmaları
sürdürülmüştür. Bunlara, çeşitli illerin fuarlarına katılma, seminerler verme,
planları yerli ve yabancı bilim adamlarının tartışmalarına açma, radyo
programlarına katılma gibi çalışmalar örnek verilebilir.
1962 yılında, kamu kuruluşlarının çalışmalarını
incelemek ve önerilerde bulunmak amacıyla bir projeye başlanmıştır. Bu projenin
adı “Merkezî Hükümet Teşkilâtı Araştırma Projesi” dir. Kısaca MEHTAP projesi
diye de bilinir. Proje; Devlet Planlama Teşkilatı’nın isteği üzerine Türkiye ve
Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nün koordinasyonuyla yapılmıştır. Projenin
raporu 1963 yılında yayınlanmıştır. Raporda; devlet kuruluşlarının
çalışmalarında ve kararların alınmasında halkla yakın ilişki kurmanın zorunlu
olduğu vurgulanmıştır. Gelişmiş ülkelerde yönetimlerin, halkla ilişkiler için
çeşitli düzenlemeler yaptıkları, karar vermeden önce halkı dinledikleri,
onların isteklerini değerlendirdikleri raporda belirtilmiştir. Bu doğrultuda,
Türk yönetiminin çeşitli birimlerinde her kurumun bünyesine uygun olarak halkla
ilişki ve dinleme usullerinin kurulması önerilmiştir (Merkezî Hükümet Teşkilâtı
Kuruluş ve Görevleri, 1966: 55). MEHTAP Projesi kuşkusuz doğrudan halkla
ilişkiler amaçlı bir çalışma değildir. Ancak, ülkemizde ilk defa halkla
ilişkilerin gereğine resmi olarak dikkat çekmesi açısından önemlidir.
Bu dönemde ülke çapındaki sistemli ilk halkla
ilişkiler kampanyası, nüfus planlaması konusunda yapılmıştır. 1965 yılında
nüfus planlamasıyla ilgili kanun çıkarılmış ve Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü
kurulmuştur. Bu genel müdürlük nüfus planlamasıyla ilgili halkla ilişkiler
çalışmalarını planlamış ve yürütmüştür. Kampanya çerçevesinde, konu basın
yardımıyla halkla duyurulmuş, çeşitli illerde halkla toplantılar düzenlenmiş,
kadın doğum uzmanı hekimler eğitim toplantılarını sürdürmüştür (Asna, 1998:
82-84).
1966 yılında, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi’ne bağlı Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nda ilk olarak
halkla ilişkiler dersleri verilmeye başlamıştır. Bu dersleri, ABD’de iletişim
ve halkla ilişkiler konusunda yüksek lisans yapan M. Alâeddin Asna vermiştir.
Asna tarafından 1969 yılında bir halkla ilişkiler kitabı da yazılmıştır (Asna,
1998: 87-88). Birkaç yıl içerisinde Ankara, İzmir ve İstanbul’da bulunan
Gazetecilik Yüksek Okulları’nın ders müfredatlarında halkla ilişkiler yer
almaya başlamıştır (Peltekoğlu, 2007: 129).
Bu dönemde kamu yönetiminde halkla ilişkiler
uygulaması olarak, İdari Danışma Merkezi’nden söz edilebilir. Merkez 1966
yılında kurulmuş, çalışmalarına 1967 yılının Şubat’ında başlamıştır. İdari
Danışma Merkezi’nin iki temel görevi bulunmaktadır. Birincisi, halkın kamu
kuruluşlarıyla ilgili sorularını telefonla cevaplandırmaktır. İkincisi,
kırtasiyeciliğin azaltılmasını sağlayacak bilgileri toplayıp, ilgili kurumlara
iletmek ve gerekli düzenlemelerin yapılmasına aracılık etmektir. Türkiye ve
Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde çalışmalarına başlayan merkezde, çeşitli
kuruluşlardan 15 memur görev almıştır. Merkez dilekçeyle başvuru ve kişisel
görüşmeyi kabul etmemiş, sadece telefonla halka yardımcı olmaya çalışmıştır.
İdari Danışma Merkezi 1972 yılında kapatılmıştır (Ertekin, 1983: 68-69).
Halkla ilişkilerin bu
dönemde gelişmesine katkı sağlayan bir olay da, TRT tarafından televizyon yayınlarının
başlatılmasıdır. 1968 yılında ilk deneme televizyon yayını Ankara’da
gerçekleşmiştir. 1970 yılında İzmir, 1971 yılında da İstanbul Televizyonu
faaliyete geçmiştir (www.trt.net.tr/ Kurumsal/Tarihce.aspx).
1969 yılından itibaren, özel sektörde halkla ilişkiler
birimleri kurulmaya başlamıştır. Önce Koç Holding’te halkla ilişkiler
çalışmalarına başlanmış, bunu Eczacıbaşı ve Sabancı holdingleri, Mobil, BP,
Shell gibi petrol şirketleri izlemiştir (Asna, 1998: 191).
1970’li yıllardan itibaren, bu dönemde gerçekleşen
halkla ilişkilerle ilgili gelişmeler aşağıda özetlenmektedir.
• 1971 yılındaki İdari Reform Danışma Kurulu Raporu’nda
halkla ilişkilerle ilgili bazı önerilerde bulunulmuştur. Raporda, merkezi
halkla ilişkiler hizmetlerini yerine getirmekle görevli Basın Yayın Genel
Müdürlüğü’nün Devlet Enformasyon Teşkilatı adı altında yeniden örgütlenmesi
önerilmiştir (Ertekin, 1983: 68).
• 1972 yılında Halkla İlişkiler Derneği kurulmuştur.
Derneğin ilk başkanı M. Alâeddin Asna’dır. 1978 yılında başkanlık görevini
Betül Mardin devralmıştır (Peltekoğlu, 2007: 130).
• 1974 yılında ülkemizin ilk halkla ilişkiler ajansı
olan A&B açılmıştır. Ajans, M. Alâeddin Asna tarafından kurulmuştur (Asna,
1998: 128).
• 1975 yılında Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler
Dairesi Başkanlığı göreve başlamıştır. Bu birim, 1976 yılında Halkla İlişkiler
ve Enformasyon Dairesi Başkanlığı adı altında çalışmalarına devam etmiştir
(Ertekin, 1983: 92).
• 1976 yılında Başbakanlık, halkla ilişkilerle ilgili
bir genelge yayınlamıştır. Bu genelgeyle, kamu kuruluşlarında en üst yöneticiye
doğrudan bağlı olacak halkla ilişkiler birimlerinin kuruluş çalışmalarına
başlanması istenmiştir. Bu istek doğrultusunda ilk aşamada, on bakanlıkta
halkla ilişkiler birimleri hemen kurulmuştur. (Ertekin, 1983: 91-92).
3. 1980-2000
Yılları Arasındaki Dönem
Bu dönemde halkla ilişkilerin profesyonelleşmesini
tamamladığı ve ileri ülkelerdeki düzeyi yakaladığı söylenebilir. 1980-2000
yılları arasında kamu ve özel kuruluşlar ile belediyelerde halkla ilişkiler
birimlerinin sayısı artmış, yeni meslek örgütleri ve ajanslar kurulmuş, halkla
ilişkiler eğitiminde önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.
24 Ocak kararları olarak anılan ve 1980 yılında
yapılan düzenlemeyle, ülkemizde serbest pazar ekonomisine geçişe imkân
tanınmıştır. Bu kararlarla ayrıca, yabancı sermaye teşvik edilmiş, yurtdışı
müteahhitlik hizmetleri desteklenmiştir. Bunun sonucunda kurumlar arasında
rekabet artmış ve başarıyı yakalamak isteyen firmalar halka önem vermenin
zorunluluğunu görmüşlerdir. Bu durum ülkemizde halkla ilişkilerin gelişimine
önemli katkı sağlamıştır.
1980-2000 yılları arasında ülkemizdeki halkla
ilişkilerin gelişimiyle ilgili ana noktalar aşağıda verilmektedir:
• 1980’li yıllardan itibaren halkla ilişkiler eğitim
veren yükseköğrenim kurumları, Basın Yayın Yüksek Okulu adını almışlardır. Bu
okullarda, gazetecilik ve halkla ilişkiler bir bölüm halinde eğitime devam
etmiştir.
• 1983 yılı ve daha sonra yapılan genel seçimlerde,
siyasal halkla ilişkiler çalışmaları yoğunluk kazanmıştır. Lider ve adaylar,
kampanyalarında modern halkla ilişkiler ve siyasal iletişim tekniklerini
kullanmaya başlamışlardır.
• Başbakanlık ve çeşitli bakanlıkların halkla
ilişkileriyle ilgili olarak 1984 yılında yasal düzenleme yapılmıştır. Buna göre
bakanlıklarda değişik isimler altında hizmet veren birimler “Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliği” haline getirilmiştir (Tortop, 1986: 23).
• 1985 yılında İzmir Halkla İlişkiler Derneği
kurulmuştur (Peltekoğlu, 2007: 131).
• Ülkemizin önemli ajanslarından IMAGE Halkla İlişkiler, 1987 yılında Betül Mardin tarafından
kurulmuştur (www.image-pr.net/tr/html/image.html).
• Ankara Halkla İlişkiler Derneği 1990 yılında
kurulmuştur (www. ahid. org. tr/tr/dernek.html).
• Günümüzün en önemli üç halkla ilişkiler ve iletişim
ajansları olan Bersay, Global Tanıtım ve ORSA 1990 yılında faaliyete geçmiştir
(Peltekoğlu, 2007: 132).
• 1990 yılında, ülkemizin ilk özel televizyon kanalı Magic Box (Star 1) kurulmuştur.
• 1991 yılında Kamu Yönetimi Araştırma Projesi
tamamlanmıştır. Kısaca KAYA Projesi olarak da adlandırılır. Daha önce yapılan
MEHTAP Projesine benzer bir çalışmadır. Proje raporunda halkla ilişkilere yedi
sayfa ayrılmıştır. Öncelikle kamu yönetiminde halkla ilişkilerle ilgili
sorunlara dikkat çekilmiş ve çözüm önerileri sıralanmıştır. Raporda; kamu
yönetiminde halkla ilişkilerin öneminin yeterince anlaşılamadığı, birimlerde
uzman personel ve kadro sorunlarının bulunduğu, kamu personelinin halkla ilişkiler
konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığı vurgulanmıştır. Çözüm önerileri
olarak; halkın bilgi edinme hakkının önemle dikkate alınması, Basın Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün Devlet Enformasyon Başkanlığı’na dönüştürülmesi
ve bu kurumun halkla ilişkilerle ilgili çalışmaları koordine etmesi dile
getirilmiştir. Yine raporda, kamu kuruluşlarındaki halkla ilişkiler
birimlerinin görev tanımlarının yapılması, bakanlık sözcülüğü sisteminin
kurulması, halkla ilişkilerle ilgili yüksek eğitim programlarının
geliştirilmesi ve desteklenmesi, bu alandaki yetişmiş insangücü sorununun en
kısa sürede çözümlenmesi gibi öneriler sıralanmıştır (Kamu Yönetimi Araştırması
Genel Rapor, 1991: 44-50).
•
1992 yılında iletişim
fakülteleri kurulmuştur. Daha önce halkla ilişkiler eğitimini veren Basın Yayın
Yüksek Okulları bu dönemde fakülteye dönüştürülmüştür. Halkla ilişkiler
eğitimi, bu fakültelerde ayrı bir bölüm olarak verilmeye başlamıştır
(Peltekoğlu, 2007: 129).
•
1992 yılında Bursa
Halkla İlişkiler Derneği kurulmuştur (http://www.buhid.org/tarihce.aspx).
• 1993 yılında ülkemizde ilk internet bağlantısı
gerçekleştirilmiştir. 1997 yılında birçok kurum internet üzerinden servis
vermeye başlamıştır. Özellikle bankaların müşteri hizmetlerinde internetten
yararlanması gündeme gelmiş, internet üzerinden gazete yayıncılığı başlamış,
kuruluşlar web sayfaları hazırlamaya önem vermişlerdir. Bunun
sonucunda, kuruluşlar ilgili çevrelerine hem daha hızlı ve kolay mesaj verme,
hem de hizmet sunma imkânına kavuşmuştur. İnsanlar da, kuruluşlara görüş ve
isteklerini rahatlıkla aktarabilir hale gelmiştir. Bu durum ülkemizde halkla
ilişkilerin gelişmesine önemli katkı sağlamış ve halkla ilişkiler
çalışmalarında yeni bir alan doğmuş tur.
4. 2000
Yılı ve Sonrası Dönem
Bu dönemde halkla ilişkilerin gelişimi oldukça
hızlanmıştır. Halkla ilişkilerle ilgili uluslararası düzeyde çalışmalar
yapabilen ajans sayıları artmış, halkla ilişkiler eğitimi veren fakülte ve
yüksekokullar hızla çoğalmıştır. Ayrıca halkla ilişkiler alanındaki yüksek
lisans ve doktora programlarının sayısında artış yaşanmıştır. Buna bağlı olarak
ülkemizdeki yerli halkla ilişkiler literatürü genişlemiş, akademik kitap,
makale, tez yazımı artmaya başlamıştır. Kamu yönetiminde halkla ilişkilerle
ilgili yasal düzenlemeler ve kurumsallaşma konusunda bu dönemde önemli
gelişmeler katedilmiştir.
Bu dönemde halkla ilişkilerle ilgili önemli
düzenlemelerden bir tanesi, Bilgi Edinme Hakkı Yasası’nın çıkarılmasıdır. Yasa
2003 yılında Resmi Gazete’de yayınlanmış, 2004 yılında da yürürlüğe girmiştir.
Bu yasayla, kişiler kendileriyle ilgili bilgi ve belgeleri kamu kuruluşlarından
isteme hakkına sahip olmuşlardır. Bilgi istenen kurum ve kuruluşlar, istisnalar
dışında her türlü bilgi ve belgeyi başvuranın yararlanmasına sunmak ve
başvuruyla ilgili işlemleri etkin ve hızlı bir biçimde sonuçlandırmakla
yükümlüdür. Yasa hükümlerine göre; başvuru yapıldıktan sonra en geç 15 gün
içerisinde kurumlar bilgi ve belgeye erişimi sağlamak zorundadır. Başvuru
içeriği birden fazla kurumu ilgilendiriyorsa bu süre 30 güne uzamaktadır (www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1303.html).
Bu dönemdeki diğer bir
gelişme Halkla İlişkiler Derneği’nin adını, Türkiye Halkla İlişkiler Derneği
olarak değiştirmesidir. 2004 yılındaki Bakanlar Kurulu kararıyla bu değişiklik
yapılmış ve Derneğin kısa adı TÜHİD olarak belirlenmiştir. Dernek, ülkemizde
halkla ilişkilerin meslekleşmesine önemli katkılar sağlamaktadır. Meslekle
ilgili çeşitli konferanslar düzenleyen ve yarışmalar açan Dernek, alanla ilgili
bazı araştırmalar da yapmaktadır.
2005 yılında sağlık halkla ilişkileri alanında da
önemli düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre; Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık
kuramlarında, hasta hakları kurulları ve birimleri oluşturulmuştur. Hastane
hasta hakları kurullarında biri başkan olmak üzere toplam sekiz üye görev
yapmaktadır. Kurulun temel görevi, başvuruları hasta hakkı ihlali açısından
değerlendirip idareye görüş sunmak ve hasta haklarının geliştirilmesi için
tavsiyelerde bulunmaktır. Hasta hakları biriminin temel görevi ise; tüm
hastaların danışman ve savunuculuğunu yapmak, hastanın eleştiri ve önerilerini
dinlemek, şikayetleriyle ilgilenmek, sorunu yerinde çözmeye çalışmak,
çözülemiyorsa başvuru formunu doldurarak internete kaydetmek ve hasta hakları
kuruluna göndermek, başvurunun takibini yapmaktır (http://sbu.saglik.gov.tr/ hastahaklari/yeniyonerge.htm).
Kamu yönetimindeki halkla ilişkilerle ilgili çok
önemli bir düzenleme de 2006 yılının başında yapılmıştır. Halkın şikayet, görüş
ve önerilerini derhal işleme alıp, değerlendirip, sonucunu bildirmekle görevli
bir birim kurulmuştur. Başkakanlık İletişim Merkezi (BİMER) adı verilen bu
birime, ülke genelinden 150 nolu telefon hattıyla ulaşılabilmektedir. Bu
telefon numarası arandığında, vatandaşın ikamet ettiği ilin valiliğindeki
halkla ilişkiler görevlisi cevaplamakta ve başvuruyu alıp bilgisayara
kaydetmektedir. Başvuru o ille ilgili bir kurumu ilgilendiriyorsa, bu kurumdan
cevap istenmekte ve sonucundan vatandaşa bilgi verilmektedir. Başvuru herhangi
bir bakanlığı veya Başbakanlığı ilgilendiriyorsa, valilik halkla ilişkiler
görevlisi bunu web sayfasını kullanarak doğrudan Başbakanlığa
göndermektedir. Gerekli değerlendirme yapıldıktan sonra başvuru sahibine cevap
verilmektedir. Günümüzde başvurular internet üzerinden doğrudan Başbakanlığa
yapılabilmektedir (http://bimerapplication.basbakanlik.gov.tr/ Forms/pgMain.aspx).
www.anadolu.edu.tr
0 yorum: