Bütünleşik pazarlama iletişimi yaklaşımı
pek çok pazarlama, pazarlama iletişimi, reklam ve halkla ilişkiler
araştırmacısı tarafından işlemsel olarak tanımlanmıştır. Kotler’e göre
bütünleşik pazarlama iletişimi, kuruluşun tüm iletişim faaliyetlerinden
sorumlu bir iletişim yöneticisinin olduğu, farklı iletişim karması araçlarının işlevlerine
uygun ve doğru zamanda kullanıldığı, tüm iletişim çabalarının kayıtlara
geçirildiği ve tüm iletişim çabalarının eşgüdüm içinde gerçekleştirildiği bir
süreçtir (Kotler, 1994). Kotler reklam ajanslarının asıl kârlarının reklam
ortamlarından aldıkları komisyonlardan oluştuğunu belirtir. Bu nedenle de
ajansların bütünleşik pazarlama iletişimi sistemini benimsemeyeceklerinin
altını çizer. Kotler’in bu saptamasına karşın bütünleşik pazarlama iletişimini
benimseyen ve ajans içindeki çeşitli bölümlerin bağımsız yapılar şeklinde
örgütlendiği ajanslarda, örneğin; medya planlama bölümü, halkla ilişkiler
hizmetini başka bir ajanstan satın alan bir müşteriye yalnızca medya
stratejisi geliştirme ve uygulama hizmeti sunabilmektedir. Böylece ajanslar
karlılıklarını -kimi kez artırarak- sürdürebilmektedirler.
Schultz, Tannenbaum ve Lauternborn’un
tanımına göre bütünleşik pazarlama iletişimi, bireylerarası iletişim modeline
dayanan bir iletişim modelidir (Schultz, Tannenbaum ve Lauternborn, 1993).
Thorson ve Moore’a göre bütünleşik
pazarlama iletişimi, halkla ilişkiler, reklamcılık ve satış tutundurma
faaliyetlerinin eşgüdüm içinde gerçekleştirilmesi ve popüler kültür ürünlerinin
farklı tüketici gruplarına uyarlanması, verilerin derlenmesi ve açıklanması
süreci olarak tanımlanabilir (Thorson ve Moore, 1993).
Gonring’e göre ise bütünleşik pazarlama
iletişimi, tüm iletişim çabaların kurumsal amaçlarla birleştirerek, bu
amaçların mümkün olan en etkili ve verimli biçimde gerçekleşmesini sağlayacak
bir iletişim modelidir (Gonring, 1994).
Miller ve Rose kavramı geleneksel iletişim
çabalarına, çok disiplinli bir yaklaşım olarak tanımlamaktadırlar. Bu
yazarlar, bütünleşik pazarlama iletişimini uygulamacıların ve reklamverenlerin
bir işlevi olarak görmektedirler (Miller and Rose, 1994).
Linton’a göre bütünleşik pazarlama
iletişimi, tüm pazarlama programlarının tek elden yönetildiği ve böylece mesaj
tutarlılığını, iletişimde etkinliği ve ajans müşteri ilişkilerinin gelişmesini
sağlayan bir süreç olarak tanımlanabilir (Linton, 1995).
Gronstedt ise kavramı reklamveren kuruluş
içinde ve dışında ilgili her kişi ve kuruluşa gönderilen her çeşit mesajın
bütünleştirilmesini sağlayan iki aşamalı süreç olarak tanımlamaktadır (1996).
Duncan’ın tanımı ile bütünleşik pazarlama
iletişimi; müşteriler, hedef tüketici grupları, hissedarlar, çalışanlar ve
diğer ilgili gruplara gönderilen mesajlar ile bu grupların ya da bu gruplarla
birlikte kuruluşun, ürünün, markanın topluma gönderdiği tüm mesajların
stratejik olarak denetlenmesini ve bu mesajlara etki edilmesini sağlayan,
karşılıklı olarak yararlı, çift yönlü ve uzun erimli bir iletişim sürecidir
(Duncan, 1998).
Kitchen ve Sever (2008) bütünleşik
pazarlama iletişimini, farklı iletişim karması araçlarını gerektiği kadar ve
en işlevsel olacağı zaman diliminde, sonuçları ölçülebilecek biçimde planlamak
ve uygulamak olarak tanımlamaktadırlar.
Arens, Weigold ve Arens ise kavramı
çalışanlarla, müşterilerle, hissedarlarla ve toplumla karşılıklı, kazançlı
ilişkilerin kurulmasında ve güçlendirilmesinde kuruluş ve marka ilişkisini
çeşitli iletişim araçları yardımıyla gerçekleştirmeye çalışan bir iletişim programı
olarak tanımlamaktadırlar (2008).
Görüldüğü gibi bütünleşik pazarlama iletişimine farklı
açılardan yaklaşan akademisyenler ve uygulayıcı örgütleri farklı tanımlar
geliştirmişlerdir. Bu tanımlardan birini diğerine tercih etmek ya da üstün
tutmak bütünüyle okuyucunun kurmak istediği yapıya bağlıdır. İlk bakışta
soyutluk, hatta bir belirsizlik içeriyormuş izlenimini veren bu durum aslında
bütünleşik pazarlama iletişimi yaklaşımının önemli bir avantaj noktasını
oluşturur. Şöyle ki, katı ve değişmez yapılar yerine; okuyucunun seçimine ya
da bağlı olduğu örgütsel yapıya kolaylıkla uygulayabileceği bir bakış açısı
bulması mümkündür. İletişim karmasının herhangibir bileşeninde çalışan kişi
de, bir kuruluşun yönetim kademelerinde yer alan bir yönetici de rahatlıkla
kendisine uygun bir pencere bulabilecektir. Bu aslında iletişim disiplininin doğasına
da uygun düşer. Disiplinlerarası bir alan olan iletişim bilimi içinden çıkardığı
bu yeni yaklaşımı da ilişkili olduğu disiplinlerle uyumlu hale sokmuştur. Yönetim
bilimi de, psikoloji de ve hatta finans alanı da bu yeni yaklaşımda kendisinden
bir parça bulabilir.
www.anadolu.edu.tr
0 yorum: