Kriz Öncesi Dönem:
Krizin kavramsal olarak başlangıç noktası ile kuluçka evresi, kriz öncesi
dönem olarak adlandırılmaktadır. Kriz öncesi dönem, kriz durumuna gelmeden önce
belirtilerin aşama aşama ağırlaştığı dönemdir ve krizin ortaya çıkacağına
ilişkin ipuçları bu dönemde gelişmektedir. Kriz öncesi dönem, teşhis koymadan
önce semptomları teşhis edilen bir hastalığa benzemektedir. Bu semptomları
hissedebilmek, belirlemek örgütün krize karşı koymasını ve krizin şiddetinin
azalmasını sağlayabilir.
Kriz öncesi dönemde krizi önlemek için aslında pek çok fırsat
bulunmaktadır. İyi bir yönetim, problemleri belirleyerek bu dönemde yeni
planlar geliştirebilir, yapıcı değişikliklere yönelebilir.
Kriz öncesi dönemde yönetim, her düzeyde iletişime önem verir,
ayrımcılıktan kaçınır, problemi doğru tespit edebilirse bu dönem örgütü yeni
atılımlara yöneltecek bir köprü vazifesi görebilir.
Kriz Dönemi:
Kriz öncesi dönemde yaklaşmakta olan krizin sinyalleri alınıp, yorumlanıp,
değerlendirilmemiş ve uygun tepkiler verilmemişse örgütün kriz dönemine girme
olasılığı çok yüksektir. Kriz dönemine ilişkin özelliklerden öncelikle dikkat
çekici olanı, krizin çalışanlar üzerinde yarattığı gerilim durumudur. Krizin
çalışanlar üzerindeki ilk etkisi şok edicidir; bu dönemde duygusallık, sağduyu
kaybı, panik çalışanlarda bir sorun olarak kendini göstermeye başlar. Buna
bağlı olarak da örgüt çalışanlarının motivasyon, performans ve işten aldıkları
tatminde ciddi anlamda düşmeler görülür; üretim ve hizmet kalitesi de olumsuz
etkilenir.
Kriz dönemleri örgütsel belirsizliğin en üst noktaya çıktığı dönemlerdir.
Böylesi ortamlarda çalışanlar da kendi yönlerini çizememe, gelecekleri ile
ilgili bireysel amaçlarını yerine getirememe ve örgütte sahip oldukları mevcut
pozisyonu kaybetme ihtimalleri çerçevesinde bireysel belirsizlik
yaşamaktadırlar. Belirsizlik arttıkça, kriz şiddetlenmekte ve çalışanlar
üzerinde daha büyük bir baskı unsuru oluşturmaktadır. Krizin çalışanların
bireysel amaçlarını tehdit etmesi oranında korku ve verimsizlik de artmaktadır.
Kriz dönemlerinde sadece çalışan devrinde değil, yönetici personel devrinde
de önemli artışlar görülmektedir; çünkü, kriz ile birlikte gelen stres yönetici
durumunda olan kişiler üzerinde çok daha büyük bir baskı unsuru oluşturarak
onların yönetim faaliyetlerini sürdürmelerini zorlaştırmaktadır. Ayrıca krizle
uğraşan bireylerde yoğun miktarda bedensel ve zihinsel yorgunluk görülmekte,
bunun sonucu olarak da işten ve kriz ortamından kaçış sendromu
başlayabilmektedir.
Kriz dönemleri çalışanları yoğun bir stres durumunda bırakmaktadır. Stres
durumundaki insanlarda hem bedensel hem de psikolojik düzeyde bir dizi olay
meydana gelmektedir. Bu olayların en önemlilerinden bir tanesi örgüt
çalışanlarının psikolojik olarak kendilerini geri çekme davranışı içine
girmeleri ve bu nedenle de örgütte işe devamsızlıkların ve işten ayrılmaların
büyük oranda artış göstermesidir. Kriz dönemlerinde söz konusu hava oldukça
gerilimlidir ve buna bağlı olarak da kriz öncesi dönemde başlayan örgütsel
çatışmalarda artışlar olduğu görülür.
Kriz dönemlerinde yöneticiler yoğun olarak kayıplarla ilgilenmekte ve
çıkmazdan kurtulma yollarını aramaktadırlar. Buna bağlı bir zorunluluk olarak
da kısa vadeli çözümleri kararlaştırdıkları ve basit bir mantıkla hareket
ettikleri görülür. Yöneticiler, kriz dönemlerinde kararları nasıl ve hangi
yöntemlerle alacaklarına ilişkin çeşitli sorunlar yaşayabilmektedir çünkü,
stres altındaki yöneticilerin koşulun tüm yönlerini ayrıntılı bir biçimde
görebilme perspektifi daralmaktadır. Durumdan kaynaklanan zaman baskısı nedeniyle
çok karar almak için uzun süre ayırmak, ilgili tüm kişi ve grupların
görüşlerini almak mümkün olmamakta; alınacak tüm kararların ivedilikle
alınılması ve uygulamaya geçilmesi gerekmektedir.
Yöneticiler, yaşanmakta olan krizin süresi uzadıkça ve krizin etkileri
derinleştikçe daha fazla risk ve sorumluluk gerektiren kararlar almak durumunda
kalmaktadır. Bu nedenle de kendi sorumluluk ve yetki alanlarını genişletmek ve
normal zamanlardan daha otoriter bir yönetim tarzı benimsemek zorunda kalırlar.
Buna bağlı olarak da kriz dönemlerinde örgüt genelinde otokratik davranışlar
artmaktadır. Kriz dönemlerinde elbette ki belirli bir otoriteye ihtiyaç
duyulmaktadır ancak otoritenin boyutlarının da çok iyi ayarlanması
gerekmektedir. Otoritenin fazla kullanılması durumunda çalışanların kendilerini
geri çekme davranışları daha da hızlanarak krizin etkilerini
derinleştirecektir.
Kriz Sonrası Dönem:
Kriz sonrası yönetim, yeniden yapılanma aşamasında kendini göstermektedir.
Burada yönetimin amacı, adaptasyon, değişim ve yeniden yapılanma ile yeni bir
döneme geçmektir.
Kriz öncesi dönemde örgüt, kriz sinyallerini alamamış,
aldıysa da iyi değerlendirememiş veya tedbirleri yeterli olmadığı için krize
girmiştir. Kriz döneminde krizi atlatabilecek çözümler geliştiremezse zaten
krizin şiddetine bağlı olarak örgüt ortadan kalkacaktır. Ancak kriz başarıyla
yönetilebilmişse de örgütün çevresiyle ilişkileri bozulmuş, kendi kaynakları
sınırlanmış, satış miktarı düşmüş, pazar payı gerilemiş, tüketicinin güveni
azalmış, çalışanların huysuzlukları artmış olabilmektedir. Kurumlar kriz
sürecini başarı ile atlatabilmek için çeşitli faaliyetlerde bulunurlar. Bunlar;
kriz ile ilgili hiç bir şey söylememek, en az düzeyde konuşmak ya da olayın
duyulmasını engellemek, konuşurken dikkatli olmak gizlilik kurallarına uymak ve
duyarlı davranmak, krizi oluşturan olayı kabullenmemek ve şuçu başkalarına
atmak ya da onlarla paylaşmak olarak sıralanabilir. Kurumlarda kriz
yönetilirken kurumun politikası, kullanılacak iletişim yöntemleri önemlidir ve
kurumdaki görev alacak kişilerin eğitilmeleri gerekir. Kriz yönetimi kurumun
ticari çıkarlarının ve itibarının korunmasıdır. Kriz yönetiminde bu amaçlara
ulaşmak için medya ile nasıl bir ilişki kurulacağına ilişkin strateji
geliştirmesi, tüm medyaya söylenenler üzerinde denetim sağlanmalı, insiyatif
kurumda olmalı, doğru, güvenilir, kararlı bilgiler hızlı verilmeli ve çok
konuşulmamalıdır.
Dolayısıyla yönetim, kriz sonrası dönemde
de çözülmeleri önleyecek, önceki standardını yakalayacak bir yeniden yapılanma
evresi ile karşı karşıyadır. Bu dönemde örgütün yapısında ya da çevre
ilişkilerinde radikal değişiklikler olabilir, çevre baskısı ve medya stres
yaratabilir. Burada yönetime düşen görev, mümkün olduğunca sakin ve sağduyulu
biçimde hareket ederek örgütü bir arada tutmaya çalışmaktır.
www.anadolu.edu.tr
0 yorum: