Halkla
ilişkiler üzerine pek çok tarihsel perspektif geliştirilmiştir. Bu
perspektiflerin birbirlerinden ayrılan noktalan olmasına rağmen, hepsinin ortak
noktası, halkla ilişkilerin 19. yüzyılın son çeyreği ve 20. yüzyılın ilk
çeyreğinde ortaya çıktığı ve belirleyici ekonomik, teknolojik ve toplumsal
değişimler bağlamında yükseldiğidir. Bu dönemde ortaya çıkan ekonomik,
toplumsal ve teknolojik durumu özetleyecek olursak:
•
İş
dünyasındaki rekabetin yol açtığı bir kriz sermayenin belli ellerde
toplanmasına neden olmuştur.
•
Toplumda
genel olarak örgütlerde ve uzmanlaşmada bir artış olmuştur.
•
Gruplar
arasındaki iletişim sorunları artmaya başlamıştır.
•
Pazarlama
ve yönetim alanlarına ilişkin bilimsel yaklaşımlarda bir ilerleme gözlenmiştir.
• Genel
olarak teknolojide özel olarak da kitle iletişim tekniklerinde ilerlemeler
kaydedilmiştir.
•
Genel
olarak eğitim düzeyinde bir artış gerçekleşmiştir.
• Değerlerde
bir değişim gerçekleşmiş ve insanlar arası eşitliği savunan bir anlayış
yükselişe geçmiştir.
Halkla
ilişkiler temel olarak böyle bir tarihsel perspektifte yükselişe geçmiştir.
Bazı halkla ilişkiler tarihçileri halkla ilişkilerin demokratikleşmeyle
ilişkisini vurgulamışlardır. Analizleri ağırlıklı olarak bilgilendirilmiş ve
aktif yurttaşların demokratik ideallerine yöneliktir. Halkla ilişkiler bu
ideallerin doğal evriminin bir parçasıdır.
Bir
diğer bakış açısı, halkla ilişkiler ve demokratik kurumlar arasında sözü edilen
ilişkiyi kabul eder fakat halkla ilişkilerin gelişmesinde toplumdaki rollerin
giderek artan uzmanlaşmasının önemli bir yer tuttuğunu vurgular. Halkla
ilişkiler toplumsal fonksiyonların daha düzgün biçimde işlemesine yardımcı
olacak faydalı bir toplumsal rol olarak tasarlanır.
Örgütsel
bir bakış açısını temel alan bir açıklama biçimi ise; halkla ilişkilerin
tarihsel olarak ortaya çıkışını, iş dünyasının değişimi yönetme çabalarının bir
parçası olarak ele alır. Bu perspektife göre; halkla ilişkiler spesifikleşmiş
örgütsel bir rol olarak ortaya çıkar. Çünkü kurumlar olmadan halkla ilişkiler
kolay kolay çevreye uyarlanamaz ya da onu kendine uyarlayamaz.
Daha
radikal bir bakış açısı ise; halkla ilişkilerin ortaya çıkış sürecini,
kurumların büyüme ve kârlılıklarını artırmak için kamuların zihinlerini ve
bedenlerini kontrol altına almada bir araca duydukları ihtiyaçla açıklar.
Günümüzde
enformasyon çağı global pazarların ve ekonomik olarak karşılıklı
bağımlılıklarının çağıdır. Uluslararası şirketler ve büyük kuruluşlar ulusal
pazarlara girdiklerinde meşruiyet ve güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya
kalmaktadırlar. Halkla ilişkiler bu kuruluşların girdikleri pazara uyum
sürecini kolaylaştıran ve onlara meşruiyet kazandıran bir işlev görmektedir.
www.anadolu.edu.tr
0 yorum: