Reklâmcılık özü itibariyle insanları bir ürünü satın almaya
ikna etmeye yönelik bir süreçtir. Siyaset de “toplumdaki çeşitli grupların
siyasal iktidarı elde etmek ve onu kullanmak suretiyle kendi görüşlerini ve
çıkarlarını gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır” (Kapani, 2002: 17). Toplumdaki bu gruplar
amaçlarını gerçekleştirmek için seçmenleri ikna etmek ve oy verme
davranışlarını kendi lehlerine şekillendirmek isterler. Bu amaç siyasal
reklâmları, parti kampanyalarının ayrılmaz bir parçası haline getirmiştir.
Siyasal reklâmcılık
konusunda çok farklı tanımlar mevcuttur.
Uztuğ’a göre siyasal reklâmcılık; “aday ya da parti tarafından medyadan
yer veya zaman satın alınarak, seçmenlerin tutum ve davranışlarını söz konusu
aday ya da parti lehine oluşturmak amacıyla geliştirilen mesajların
hazırlanması ve yayınlanması ile ilgili bir siyasal kampanya iletişim
faaliyeti”dir (Uztuğ, 1999: 122). Lynda
Le Kaid ise, siyasal reklâmcılığı, “bir siyasal partinin veya adayın kitle
iletişim kanallarında zaman ve yer satın alarak seçmenlerin siyasal
inançlarını, tutumlarını veya davranışlarını etkilemek bakımından, siyasal
mesajlar vermek için kullanılması süreci olarak” tanımlar (Aktaran Tokgöz,
1991: 257). Bu süreçte profesyonel iletişim uzmanlarının katkısına dikkat çeken
Aysel Aziz ise siyasal reklâmı, “partilerin seçim zamanlarında oy oranlarını
arttırmayı amaçlayan çarpıcı mesajların, profesyonel reklâmcılar tarafından
görsel, işitsel ve yazılı olarak medya için hazırlanması” olarak
tanımlamaktadır (Aziz, 2007:120).
Siyasal reklâmcılık,
siyasal iletişimin bir aracı olarak iletişim teknolojilerindeki gelişmeyle
birlikte ortaya çıkmıştır. Aday-medya-seçmen üçlüsü arasında bilgi alışverişini
sağlayan siyasal reklâmcılık faaliyetleri, ilk olarak Amerika Birleşik
Devletleri’nde görülmüştür. İlk siyasal reklâm, 1952 ABD başkanlık seçimlerinde
başkan adayı Dwight D. Eisenhower’in televizyonda siyasal amaçlı 60 saniyelik
paralı reklâm spotları kullanmasıyla başlamıştır (Tokgöz, 1991: 256). Siyasal
reklâmcılığın Avrupa’da öncüsü ise Fransa olmuştur. Avrupa’da ilk kez Fransa’da
1953 yılındaki yerel seçimlerde uygulanan siyasal reklâmcılık, 1956 yılındaki
genel seçimlerde tüm ülkeye yayılmış, hemen ardından da 1959’da İngiltere’de
uygulanmıştır (Aktaran Çankaya, 1994: 100).
Siyasal reklâmcılık
faaliyetleri partilerin ve adayların vaatlerini seçmenlere ulaştırmalarının en
doğrudan yollarından biridir. Aynı zamanda medyanın çeşitli parti ve adayların
lehine yayın yaptığı durumlarda, partiler ve adaylar parayla satın aldıkları
yer ve zamanlarla kendilerini seçmen karşısında daha doğru konumlandırma imkânı
bulabilmektedir. Çünkü denetim doğrudan doğruya reklâmı veren o partinin veya
adayın elindedir.
Siyasal reklâmın temel
öğelerini kaynak, mesaj ve hedef kitle oluşturmaktadır. Kaynak, kampanyanın
odaklandığı siyasal parti veya adaydır. Verilen mesajın kontrol ve denetimi söz
konusu siyasal parti veya adaya aittir. Siyasal reklâmın bir diğer öğesi
mesajdır. Siyasal reklâmlarda verilen mesajlarda aday veya parti hakkında bilgi
verilmekte; partinin politikalarına, programına ve vaatlerine yer verilmekte;
rakip aday veya partilerle ilgili olumsuz özellikler ön plana çıkarılmakta,
kısacası aday veya parti lehine seçmenler ikna edilmeye çalışılmaktadır.
Siyasal reklamlarda verilen mesajlar çoğu zaman fotoğraf, karikatür, illüstrasyon
vb. görsel öğelerle desteklenmektedir. Siyasal reklâmların hedef kitlesi
içerisinde ise birinci grubu partinin kemikleşmiş oyları oluşturmaktadır.
Kampanya ile etkilemeye çalıştığı asıl kesim bu olmamakla birlikte, partiler kampanyalarını kemikleşmiş oyların
her durumda geleceğini düşünerek, bu kesimi göz ardı edecek şekilde
düzenleyemezler. Bir diğer hedef kitle kararsızlardır. Partilerin kampanya ile
ilgili temel amaçları, kararsız seçmenlere yönelmek olmalıdır. Bunların dışında
da çeşitli toplumsal sınıflar hedef kitle içerisinde yer alabilmektedir.
Siyasal reklâmlar
amaçları, içerikleri, özellikleri vb. kriterlere göre değişik sınıflandırmalara
tabi tutulmaktadır. Siyasal reklâmları içerikleri açısından genel olarak şu
şekilde sınıflandırmak mümkündür: (Aktaran Uztuğ, 1999: 124)
- Adayın partililik bağını, partiye olan bağlılığını
vurgulayan reklâmlar,
- Adayların sahip oldukları özellikleri işleyen, kişisel
özelliklerini ya da devlet deneyimlerini, başarılarını öne çıkaran reklâmlar,
- İktidarın kendi icraatlarını öven, vurgulayan (olumlu
reklâmlar) ya da muhalefet açısından iktidarın icraatlarını yeren, küçümseyen
reklâmlar (olumsuz reklâmlar)
- Özel toplumsal katmanları ya da demografik grupları
doğrudan hedef alan reklâmlar.
Siyasal reklâmlar birçok
amaca hizmet etmektedirler. Siyasal reklâmların genel olarak amaçları şu
şekilde açıklanabilir: “Oy sayısını arttırmak ya da desteklemek; siyasal aday
ya da partinin farkındalığını arttırmak; siyasal aday ya da partinin kimliğini
geliştirmek; tutumlara etki etmek; bilgilendirmek ya da eğitmek” (Uztuğ, 1998:
123). Adaylar “kendisinin veya partisinin görüşlerini duyurmak, seçimi
kazanmasa dahi iyi bir oranda oy toplayarak gücünü kanıtlamak ya da öteki
adaylarla pazarlık yapabilecek duruma gelmek, çoğunluğun oylarını toplayarak
seçilmek” (Topuz, 1991: 179) amacını taşıyabilir. Bu durumda siyasal reklâm da
hangi amacın daha önemli olduğuna göre şekillenecektir. Örneğin aday önemli ise
adayı ön plana çıkaran bir reklâm ya da diğer adaylardan farklılığın belirtilmesi
isteniyorsa negatif reklâm kullanılabilir.
Siyasal reklâmlarda
siyasal partiye ve adaya uygun bir imaj oluşturmak amaçlanmaktadır. Bunun için
bir kamuoyu yoklaması yapılarak, kamuoyunun önem verdiği unsurlar doğrultusunda
siyasal reklâmlar şekillendirilmektedir (Dalkıran, 1995: 93). Gazetenin
adayların imajlarının şekillenmesinde televizyona göre daha önemli bir rol
oynadığını belirten Thomas E. Patterson’a göre, “İmaj, görüntülerden çok
kelimelerle oluşur. Seçmenler, adayların politik geçmişleri konusunda
kelimelere itibar etmektedir ve bu da gazetelerde vardır” (Aktaran Sağnak,
1996: 287).
Siyasal reklâmların
seçmenleri seçime katılmaya ve reklâmı yapılan parti ya da aday lehine oy
vermeye yönlendirmesi konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. “İlk görüşe
göre, oy verme davranışında reklâmlar temel etken değildir. Ancak, kararsız
seçmenler kararlarını verirken, siyasal reklâmlardan etkilenmektedir. İkinci
değerlendirme ise, siyasal reklâma harcanan para ile katılım ve oy verme
davranışı arasındaki ilişkiye yöneliktir. Birçok araştırmaya göre, siyasal
reklâm harcanan para ile seçimi kazanma arasında doğrusal bir ilişki vardır.
Fakat reklâmın her zaman yönelimi artırmadığı da saptanmıştır” (Erdil ve
Pirtini, 1994: 77). Bu farklı görüşlere rağmen siyasal reklâmlar, siyasal
kampanyaların en önemli unsurlarından biri olma özelliğini devam
ettirmektedirler.
www.tasam.org
www.tasam.org
0 yorum: