İnternet çok az bir geçmişe sahip olmasına
rağmen, dünya üzerinde yaygın bir kullanım alanına sahip olarak ayrıcalıklı bir
kitle iletişim aracı olmuştur. Akla gelen her sektör içinde interneti kullanmak
mümkündür. Zaman içinde kullanım alanı daha çok artan internet ile birlikte
hayatımıza yeni ifadeler, anlatım şekilleri ve semboller girmiştir.
İnternet, binlerce
küçük ağdan ve milyonlarca küçük bilgi parçacığından oluşmaktadır. Dünyayı
saran bu ağ, içerisinde akla gelebilecek hemen her konuyla ilgili bilgi taşıyan
milyonlarca sayfanın bulunduğu çok büyük bir kutu olarak tanımlanabilir. Ayrıca
her an birer müşteri olabilecek milyonlarca insanı birleştiren bir bağ
olmaktadır. [1]
İnternet, ilk olarak 1969’da ARPANET ismiyle
ABD’de ordu ve üniversiteler arasında bir iletişim ağı projesi olarak ortaya
çıkmıştır. Daha sonraki yıllarda hızla yaygınlaşan bu internet ticaret için de
kullanılmaya başlanmıştır. İlk olarak 1979’da müşteriler ve kurumlar arasında
bir iletişim ağı üzerinden işlem yapılabilmiştir.[2]
İnternet’in bugünkü köklerini 1962 yılında
J.C.R. Licklider'in Amerika'da Massachusetts Institute of Tecnology'de (MIT) tartışmaya
açtığı "Galaktik Ağ" kavramında bulabiliriz. Licklider, bu kavramla
küresel olarak birbirine bağlanmış bir sistemde isteyen her kullanıcının
herhangi bir yerden veri ve programlarına erişebilmesini ifade etmiştir.[3]
İnternet, dünyada ve buna bağlı olarak
Türkiye’de de yaygın olarak kullanılmaya başlandığı 1990’lı yılların ikinci
yarısından itibaren kendi kullanım alanına ilişkin devrimleri yapmakta kararlı
olarak yol kat etmeyi başaran bir mecra olmuştur. Teknolojinin gelişmesi ile
internetin kullanım biçiminde meydana getirdiği değişiklikler, internetin
hayatımızda edindiği yeri de sürekli yenilemektedir.[4]
Türkiye’de ise internet, 12 Nisan 1993’de
TÜBİTAK-ODTÜ (TR-NET) işbirliği ile kullanılmaya başlanmıştır. DPT projesi
çerçevesinde Türkiye küresel olarak kullanılan internete bağlanmıştır. ODTÜ
ülkede bir süre internetin tek çıkış noktası olmuştur. Daha sonra 1994’de Ege
Üniversitesi, 1995’de Bilkent ve Boğaziçi Üniversitesi, 1996’da İTÜ
bağlantıları kurulmuştur.
Türk Telekom’un
1995 yılında açtığı ihale ile bir kurul tarafından oluşturulan TURNET 1996
yılının Ağustos ayında çalışmaya başlamıştır. Ayrıca 1996 yılının Haziran
ayında TÜBİTAK bünyesinde Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (ULAKBİM)
kurulmuştur.
ULAKBİM’in temel görevlerinden biri yeni teknolojileri
kullanarak Türkiye genelinde tüm eğitim ve araştırma kurumlarını birbirine
bağlayacak Ulusal Akademik Ağ (ULAKNET) adıyla hızlı bir iletişim ağı kurmak ve
kurulan ağ aracılığı ile insanlara bilgi hizmetleri sunmaktır.
Türkiye’de 1994 yılından itibaren internet
hatlarını kurma yetkisi ve bu hatlar üzerindeki mülkiyet hakkı Türk
Telekomünikasyon A.Ş ( Türk Telekom)’ ye ait bulunmaktadır. [5]
İlk Yıllar: Web 1.0
Günümüzde internetin günlük hayatta
kullanımıyla beraber kullanıcılar ilk önce Web 1.0 dönemini yaşamışlardır. Web
1.0 döneminde internette bir içerik yayınlayıcı bir de içerik okuyucu
bulunmaktadır.
Web 1.0 ilk
olarak, 1989 yılının Mart ayında, "Yüksek Enerji Fiziği” konusunda
dünyanın değişik bölgelerinde araştırmalar yapan kişilerarasında kolay ve
etkili bir haberleşme kanalı olarak Tim Berners-Lee tarafından CERN’de
(European Particle Physics Laboratory) geliştirilmiştir. İnternetin ilk
kullanıldığı dönemlerde Web 1.0 bugüne kıyasla çok ilkel kalan internet
siteleriydi. O dönemlerde kullanıcılar sadece verilen bilgiyi alan kişiler
konumunda olmuşlardır. Web siteleri ve kullanıcılar arasında tek taraflı bir
iletişim olmaktaydı ve web sitelerinin içeriği sadece web sunucuları tarafından
kontrol ediliyordu. Kullanıcılar sadece sınırlı sayıda olan web sitelerinden
sağlanan içeriğini kullanabiliyorlardı. Web 1.0 zamanında kullanıcılar ile web
sayfaları arasında bir etkileşim söz konusu değildi. Web sitelerinin teknik alt
yapısı yetersizdi. Web siteleri basit birer broşür görüntüsündeydi.[6]
WWW ya da Web 1.0 terimi, Web 2.0’ın gelişmesi
etrafında yapılan araştırmalardan sonra ortaya çıkmıştır. Bundan önce
araştırmacılar, genellikle Web 1.0’ı elektronik ticaret ya da elektronik iş
olarak adlandırmışlardır. İlk oluşturulan web siteleri basitçe iletişim kurmak
için ya da kurumlara bilgi sağlamak için kurulmuşlardır. Bunun içerisinde
pazarlama araçları, yatırım ilişkileri, işe alma fırsatları ve ürün bilgisi
gibi bilgiler yer alıyordu. Televizyon gibi, internette çok sayıda kullanıcıya
bilginin iletilmesini mümkün kılmaktaydı. Web 1.0’da, web sayfaları az sayıda
yazar tarafından, daha büyük sayıda okuyucu için yaratılmaktadır. Web 1.0 ile
Web 2.0 arasındaki temel farklılığı oluşturan da bu olmuştur. Web 1.0’da içerik
yaratıcıları az sayıdadır ve kullanıcıların büyük çoğunluğu sadece içeriğin
tüketicileri olarak hareket etmektedir. Sonuçta insanlar doğrudan kaynağa
giderek bilgiyi elde edebilmektedir.[7]
Özetle Web 1.0 zamanı herkes için bilgilerin
etkisiz bir şekilde alınması anlamına gelmekteydi. İnsanlar tarafından
yaratılan Web 1.0 internet uygulamalarının kullanıldığı bir dünya iken, Web 2.0
ise insanlar tarafından Web 1.0 içeriği ile yaratılan internet uygulamalarının
değiştirilebildiği, kontrolün insan denetimine geçtiği bir dünya olmuştur.[8]
Günümüzde İnternet Kullanımı: Web 2.0
Web 2.0, kavramı 2004 yılında, O’Reilly ve
MediaLive International arasında gerçekleşen bir beyin fırtınası konferansı ile
başlamıştır. 2004 yılında kullanılmaya başlayan bir kavram olan Web 2.0; yeni
nesil internet hizmetlerini, toplumsal olarak iletişim kurmayı sağlayan
siteleri, wikileri, ve İnternet kullanıcılarının ortaklaşa ve paylaşarak
oluşturduğu sistemi tanımlamaktadır. Tim O’Reilly’e göre Web 2.0’ın tanımı ise
şöyledir: "Web 2.0 bilgisayar endüstrisinde internetin ilerlemesiyle bir
işletme devrimi olmuştur ve bu devrimin kurallarını başarı için anlamaya
çalışmak gerekmektedir. Bu kurallar arasında en önemlisi şudur: İnternet
ağlarını daha çok insanın kullanabilmesi için programlar kurmak.”[9]
Web 2.0 internetinin temel özelliği, tasarım
ile ilgili bilgi gerektirmeyen, kullanıcıların tüm isteklerinin düşünüldüğü
uygulamaları ortaya çıkarmasıdır. Web 2.0 uygulamalarının sonucunda
kullanıcılar, Web tasarımı ve teknikleri ile ilgilenmeden sahip oldukları,
çektikleri fotoğrafları, anlatmak istedikleri şekilde veya sosyal içerikleri,
ziyaret ettikleri siteleri çok sayıda kullanıcı ile kolay bir şekilde paylaşır
hale gelmişlerdir.
Web 2.0 ismi ile kullanılan sosyal medya,
insanların deneyimlerini birbiriyle paylaştığı çevrimiçi teknolojileri ve
uygulamaları ifade etmektedir. Sosyal medya, yazı, video ve ses gibi farklı
içerikteki mesajların yayınlandığı ortamlar olmuşlardır.[10]
Web 2.0, kullanıcıların interneti günlük
kullanma yollarını esaslı biçimde değiştirmeleriyle başlamıştır. Web 2.0’ı
biçimlendirmiş olan başlıca trendler arasında içerik paylaşımı, yaratıcılık,
segmentasyon, sosyal bileşenler ve ek işlevsellik bulunmaktadır. Ek
işlevselliğin getirdiği olanaklardan bazıları dosya paylaşımı, çeşitli sosyal
pazarlama sitelerinde daha kolay iletişim ve iletişim ağı kurma, video
paylaşımı ve blog tutmadır.[11]
Web 2.0’ın,
internet hizmetini daha iyi ve kullanışlı hale getirmek kullanıcıların web
sitesine katılımını sağlamak, yine aynı amaçla diğer web siteleriyle ve
kullanıcılar ile işbirliği yapmak fikrine dayanan bir akım olduğu da
söylenebilir.[12]
Constantinides ve Fountain, Web 2.0
uygulamalarını beş temel kategoride sınıflandırmaktadır. Bunları; bloglar,
sosyal ağlar, içerik toplulukları, forumlar ve içerik toplayıcıları olarak
gruplamıştır.[13]
Wikiler, bloglar, içerik paylaşım siteleri,
sosyal ağlar gibi iletişim ve paylaşımı hayatımızda eskisine göre çok daha
hızlı çok daha kolay ve kullanışlı hale getiren servisleriyle Web 2.0,
interneti sadece teknoloji ve tasarımsal olarak değil, ekonomik ve özgürlükçü
paylaşımı ile siyasal olarak da etkilemiştir.[14]
İnternetin Geleceği: Web 3.0
Şimdilerde kullandığımız internet Web 2.0
teknolojisidir. Ancak yakın bir zamanda uzmanlar "semantik web” ile
özdeşleştirdikleri Web 3.0 dönemine geçişten bahsetmektedir. Semantik web, kısa
tanımıyla makinelerin artık okuyup, anlayıp, yorumlayabileceği bir sistemdir.
Bu sistem ile internetteki tüm içerik tek bir veritabanı gibi olacak, bu büyük
veritabanı ile kullanıcılar bir konuyla ilgili tüm detaylara ulaşabilecektir.
Web 3.0, üçüncü
nesil internet ağı olarak tanımlanmaktadır. Web 3.0’da web siteleri sadece
sayfa olarak değil sayfa içerisinde bulunan kelime ve cümleler olarak ayrı bir
anlam kazanacaktır. Arama motorları sayfa içerisinden bulunan cümlelerin nelerden
bahsettiğini anlayabilecektir.[15]
Web 3.0 pazarlamanın beş kilit bileşeni vardır.
Bunlar:
•
"Mikroblog tutma: Belli bir sayıda karakter
kullanarak düşüncelerinizi paylaşma olanağı sağlamaktadır. Örnek olarak Twitter
verilebilir.
•
Sanal gerçeklik dünyaları: Kullanıcıların
dünyanın her yerinden insanlarla üç boyutlu bir ortamda etkileşime girmek için
ziyaret ettikleri yerlerdir. Bu ortamlarda toplantılar yapılabilir, ticari
fuarların yerini sanal gerçeklik fuarları alabilir.
•
Kişiselleştirme: Kullanıcıların daha
kişiselleştirilmiş bir deneyim yaratmalarına olanak tanımaktadır. Web
sitelerinde kendi adlarının bulunmasını, kişiselleştirilmiş e-postalar, satın
alma alışkanlıklarına uygun geliştirilmiş ödeme seçenekleri beklemeye
başlamaktadırlar.
•
Mobil: Dünyada milyonlarca mobil telefon
kullanıcısı bulunmaktadır. Bu sayı kişisel bilgisayar kullananlardan çok daha
fazladır. Bu nedenle mobil uygulamalar geliştirilmektedir. Tüketiciler Web’de
gezinebilir ve beğendikleri, istedikleri ürünleri mobil telefonlarından satın
alabilirler.
•
Talebe bağlı işbirliği: Kullanıcıların belgeleri
inceleyerek, işbirliği yaparak gerçek zamanlı değişiklikler yaparak gerçek
zamanlı etkileşimde bulunmasına olanak tanımaktadır. Kullanıcıların sadece Web
tabanlı çözümleri etkili biçimde kullanmalarına olanak tanımaktadır”.[16]
Web 3.0’a; reklam, halkla
ilişkiler ve pazarlama açısından bakıldığında hedef kitlenin tüm isteklerini ve
zevklerini öğrenmek daha kolay olacaktır. Oluşturulan veri tabanları ile doğru
bilgi, doğru mesaj, doğru zamanda, doğru hedef kitleye ulaşacaktır. Araçlar ve
aracıları azaltarak, direk hedef kitleye ulaşmak mümkün olacaktır.[17]
İnternet, dünyanın ortak kurup geliştirdiği bir
sistem olarak herhangi bir kişi ya da kuruma ait değildir. Dolayısıyla da
İnternet ortamında istediğimiz serbestlikte hareket edebiliriz ama bu her
istediğimizi yapabileceğimiz anlamında değildir. Her ülke gerek bilgi verme ve
gerekse de bilgi alma konusunda belli kural ve düzenlemeler geliştirmiştir.
İnternet hemen her konuda hem geçmişe ait arşiv
bilgileri, hem de içinde yaşadığımız dakikaların anlık ve güncel bilgilerini
barındırmakta ve tüm bu bilgilerin, kullanıcılar tarafından kolayca
alınabilmesine olanak tanımaktadır.
İnternet sayesinde başkalarıyla iletişim
kurmak, beraber oyun oynamak, müzik dinlemek, alışveriş yapmak, dergi ve
gazeteleri okumak, bankacılık işlemleri, otel, tiyatro, sinema ve uçak için
rezervasyon yaptırmak gibi birçok işlemi internet üzerinden yapmak mümkündür.58
İnternete bağlanmak için bilgisayara, modeme
bir telefon ya da kablo şebekesine ihtiyacımız vardır. Bu işlem cep telefonu
şebekesi üzerinden de yapılabilir.
Bilgisayar, girmek
istediğiniz internet sayfasını bulmak için önce, alan adı sistem sunucularından
oluşan ağla temas kurar. Bu sunucular, telefon defterleri gibi milyonlarca
internet sitesini sıralar. Sunucu, adresin kendi kayıtlarında ya da diğer
sunucuların kayıtlarında olup olmadığını araştırır. Dünyadaki milyarlarca
internet sayfası hakkında bilgi içeren milyonlarca sunucu vardır. DNS (Alan Adı
Sistemi), internet sayfasının adresini tespit ettikten sonra bu adresi
bilgisayara gönderir. Bilgisayar, adresini aldığı sunucuya bağlanır.
İnternetin özelliğine halkla ilişkiler ve
pazarlama açısından bakmakta önemlidir. İnternet her meslek ve alan için farklı
anlamlar taşımakta ve farklı şekillerde kullanılabilmektedir. İletişim
teknolojilerinden biri olan internetin en önemli özelliklerinden bir tanesi
alıcı ile verici arasındaki kanalda iletişime olanak sağlamasıdır. Bu özellik,
geleneksel iletişim araçlarının hiçbirinde yoktur. Geleneksel iletişim
araçlarında tek taraflı bir iletim söz konusu iken, internet aracılığıyla
yapılan iletişimde çift taraflı bir iletişim kurma olanağı bulunmaktadır. Bu
nedenle halkla ilişkiler uzmanları ve pazarlama uzmanları yaptıkları çalışmalar
ile ilgili tüketicilerle iletişim kurmak ve geri bildirim almak için sosyal
medya kanallarını kullanmaktadırlar. Bunun dışında internetteki sayfaların
sürekli güncellenmesi, en yeni bilgileri anında duyurma ve bu bilgilere kolayca
ulaşma imkanı da tanımaktadır.[18]
İnternet halkla ilişkiler ve pazarlama
alanlarında artık çokça kullanılmaktadır. Çünkü internet sayesinde belirlenen
hedef kitleye daha kolay ulaşılabilmektedir. Bu nedenle çeşitli uygulamalar
yapılarak veya günümüzde insanlar tarafından çokça kullanılan sosyal ağlar
sayesinde hedef kitleye ulaşılabilir. Kurumlar ürünler ve hizmetleri ile ilgili
özellikleri ve kampanyaları rahatlıkla anlatabilmektedir.
[3] http://yunus.hacettepe.edu.tr/~sadi/dersler/ebb/ebb467-guz2000/umut-p.html, (Erişim: 28.02.2014)
[5] Ahmet Parlak, İnternet ve Türkiye’de İnternetin Gelişimi, Bitirme
Ödevi, Fırat Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Elektrik-Elektronik
Mühendisliği Bölümü, 2005, s. 30.
[11] Mıchael Tasner, Anında Pazarlama: Web 3.0
Pazarlama Kılavuzu, MediaCat Yayınları, 2011, 5s2. 27.
Ayça BURGAZ
0 yorum: