YAZILAR

30 Eylül 2019 Pazartesi

İnternetin Doğuşu ve Tarihsel Gelişim Süreci

by karamanni  |  in iletişim at  15:56:00


  

İnternet çok az bir geçmişe sahip olmasına rağmen, dünya üzerinde yaygın bir kullanım alanına sahip olarak ayrıcalıklı bir kitle iletişim aracı olmuştur. Akla gelen her sektör içinde interneti kullanmak mümkündür. Zaman içinde kullanım alanı daha çok artan internet ile birlikte hayatımıza yeni ifadeler, anlatım şekilleri ve semboller girmiştir.
İnternet, binlerce küçük ağdan ve milyonlarca küçük bilgi parçacığından oluşmaktadır. Dünyayı saran bu ağ, içerisinde akla gelebilecek hemen her konuyla ilgili bilgi taşıyan milyonlarca sayfanın bulunduğu çok büyük bir kutu olarak tanımlanabilir. Ayrıca her an birer müşteri olabilecek milyonlarca insanı birleştiren bir bağ olmaktadır. [1]
İnternet, ilk olarak 1969’da ARPANET ismiyle ABD’de ordu ve üniversiteler arasında bir iletişim ağı projesi olarak ortaya çıkmıştır. Daha sonraki yıllarda hızla yaygınlaşan bu internet ticaret için de kullanılmaya başlanmıştır. İlk olarak 1979’da müşteriler ve kurumlar arasında bir iletişim ağı üzerinden işlem yapılabilmiştir.[2]
İnternet’in bugünkü köklerini 1962 yılında J.C.R. Licklider'in Amerika'da Massachusetts Institute of Tecnology'de (MIT) tartışmaya açtığı "Galaktik Ağ" kavramında bulabiliriz. Licklider, bu kavramla küresel olarak birbirine bağlanmış bir sistemde isteyen her kullanıcının herhangi bir yerden veri ve programlarına erişebilmesini ifade etmiştir.[3]
İnternet, dünyada ve buna bağlı olarak Türkiye’de de yaygın olarak kullanılmaya başlandığı 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren kendi kullanım alanına ilişkin devrimleri yapmakta kararlı olarak yol kat etmeyi başaran bir mecra olmuştur. Teknolojinin gelişmesi ile internetin kullanım biçiminde meydana getirdiği değişiklikler, internetin hayatımızda edindiği yeri de sürekli yenilemektedir.[4]
Türkiye’de ise internet, 12 Nisan 1993’de TÜBİTAK-ODTÜ (TR-NET) işbirliği ile kullanılmaya başlanmıştır. DPT projesi çerçevesinde Türkiye küresel olarak kullanılan internete bağlanmıştır. ODTÜ ülkede bir süre internetin tek çıkış noktası olmuştur. Daha sonra 1994’de Ege Üniversitesi, 1995’de Bilkent ve Boğaziçi Üniversitesi, 1996’da İTÜ bağlantıları kurulmuştur.
Türk Telekom’un 1995 yılında açtığı ihale ile bir kurul tarafından oluşturulan TURNET 1996 yılının Ağustos ayında çalışmaya başlamıştır. Ayrıca 1996 yılının Haziran ayında TÜBİTAK bünyesinde Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (ULAKBİM) kurulmuştur.
ULAKBİM’in temel görevlerinden biri yeni teknolojileri kullanarak Türkiye genelinde tüm eğitim ve araştırma kurumlarını birbirine bağlayacak Ulusal Akademik Ağ (ULAKNET) adıyla hızlı bir iletişim ağı kurmak ve kurulan ağ aracılığı ile insanlara bilgi hizmetleri sunmaktır.
Türkiye’de 1994 yılından itibaren internet hatlarını kurma yetkisi ve bu hatlar üzerindeki mülkiyet hakkı Türk Telekomünikasyon A.Ş ( Türk Telekom)’ ye ait bulunmaktadır. [5]
   İlk Yıllar: Web 1.0
Günümüzde internetin günlük hayatta kullanımıyla beraber kullanıcılar ilk önce Web 1.0 dönemini yaşamışlardır. Web 1.0 döneminde internette bir içerik yayınlayıcı bir de içerik okuyucu bulunmaktadır.
Web 1.0 ilk olarak, 1989 yılının Mart ayında, "Yüksek Enerji Fiziği” konusunda dünyanın değişik bölgelerinde araştırmalar yapan kişilerarasında kolay ve etkili bir haberleşme kanalı olarak Tim Berners-Lee tarafından CERN’de (European Particle Physics Laboratory) geliştirilmiştir. İnternetin ilk kullanıldığı dönemlerde Web 1.0 bugüne kıyasla çok ilkel kalan internet siteleriydi. O dönemlerde kullanıcılar sadece verilen bilgiyi alan kişiler konumunda olmuşlardır. Web siteleri ve kullanıcılar arasında tek taraflı bir iletişim olmaktaydı ve web sitelerinin içeriği sadece web sunucuları tarafından kontrol ediliyordu. Kullanıcılar sadece sınırlı sayıda olan web sitelerinden sağlanan içeriğini kullanabiliyorlardı. Web 1.0 zamanında kullanıcılar ile web sayfaları arasında bir etkileşim söz konusu değildi. Web sitelerinin teknik alt yapısı yetersizdi. Web siteleri basit birer broşür görüntüsündeydi.[6]
WWW ya da Web 1.0 terimi, Web 2.0’ın gelişmesi etrafında yapılan araştırmalardan sonra ortaya çıkmıştır. Bundan önce araştırmacılar, genellikle Web 1.0’ı elektronik ticaret ya da elektronik iş olarak adlandırmışlardır. İlk oluşturulan web siteleri basitçe iletişim kurmak için ya da kurumlara bilgi sağlamak için kurulmuşlardır. Bunun içerisinde pazarlama araçları, yatırım ilişkileri, işe alma fırsatları ve ürün bilgisi gibi bilgiler yer alıyordu. Televizyon gibi, internette çok sayıda kullanıcıya bilginin iletilmesini mümkün kılmaktaydı. Web 1.0’da, web sayfaları az sayıda yazar tarafından, daha büyük sayıda okuyucu için yaratılmaktadır. Web 1.0 ile Web 2.0 arasındaki temel farklılığı oluşturan da bu olmuştur. Web 1.0’da içerik yaratıcıları az sayıdadır ve kullanıcıların büyük çoğunluğu sadece içeriğin tüketicileri olarak hareket etmektedir. Sonuçta insanlar doğrudan kaynağa giderek bilgiyi elde edebilmektedir.[7]
Özetle Web 1.0 zamanı herkes için bilgilerin etkisiz bir şekilde alınması anlamına gelmekteydi. İnsanlar tarafından yaratılan Web 1.0 internet uygulamalarının kullanıldığı bir dünya iken, Web 2.0 ise insanlar tarafından Web 1.0 içeriği ile yaratılan internet uygulamalarının değiştirilebildiği, kontrolün insan denetimine geçtiği bir dünya olmuştur.[8]
  Günümüzde İnternet Kullanımı: Web 2.0
Web 2.0, kavramı 2004 yılında, O’Reilly ve MediaLive International arasında gerçekleşen bir beyin fırtınası konferansı ile başlamıştır. 2004 yılında kullanılmaya başlayan bir kavram olan Web 2.0; yeni nesil internet hizmetlerini, toplumsal olarak iletişim kurmayı sağlayan siteleri, wikileri, ve İnternet kullanıcılarının ortaklaşa ve paylaşarak oluşturduğu sistemi tanımlamaktadır. Tim O’Reilly’e göre Web 2.0’ın tanımı ise şöyledir: "Web 2.0 bilgisayar endüstrisinde internetin ilerlemesiyle bir işletme devrimi olmuştur ve bu devrimin kurallarını başarı için anlamaya çalışmak gerekmektedir. Bu kurallar arasında en önemlisi şudur: İnternet ağlarını daha çok insanın kullanabilmesi için programlar kurmak.”[9]
Web 2.0 internetinin temel özelliği, tasarım ile ilgili bilgi gerektirmeyen, kullanıcıların tüm isteklerinin düşünüldüğü uygulamaları ortaya çıkarmasıdır. Web 2.0 uygulamalarının sonucunda kullanıcılar, Web tasarımı ve teknikleri ile ilgilenmeden sahip oldukları, çektikleri fotoğrafları, anlatmak istedikleri şekilde veya sosyal içerikleri, ziyaret ettikleri siteleri çok sayıda kullanıcı ile kolay bir şekilde paylaşır hale gelmişlerdir.
Web 2.0 ismi ile kullanılan sosyal medya, insanların deneyimlerini birbiriyle paylaştığı çevrimiçi teknolojileri ve uygulamaları ifade etmektedir. Sosyal medya, yazı, video ve ses gibi farklı içerikteki mesajların yayınlandığı ortamlar olmuşlardır.[10]
Web 2.0, kullanıcıların interneti günlük kullanma yollarını esaslı biçimde değiştirmeleriyle başlamıştır. Web 2.0’ı biçimlendirmiş olan başlıca trendler arasında içerik paylaşımı, yaratıcılık, segmentasyon, sosyal bileşenler ve ek işlevsellik bulunmaktadır. Ek işlevselliğin getirdiği olanaklardan bazıları dosya paylaşımı, çeşitli sosyal pazarlama sitelerinde daha kolay iletişim ve iletişim ağı kurma, video paylaşımı ve blog tutmadır.[11]
Web 2.0’ın, internet hizmetini daha iyi ve kullanışlı hale getirmek kullanıcıların web sitesine katılımını sağlamak, yine aynı amaçla diğer web siteleriyle ve kullanıcılar ile işbirliği yapmak fikrine dayanan bir akım olduğu da söylenebilir.[12]
Constantinides ve Fountain, Web 2.0 uygulamalarını beş temel kategoride sınıflandırmaktadır. Bunları; bloglar, sosyal ağlar, içerik toplulukları, forumlar ve içerik toplayıcıları olarak gruplamıştır.[13]
Wikiler, bloglar, içerik paylaşım siteleri, sosyal ağlar gibi iletişim ve paylaşımı hayatımızda eskisine göre çok daha hızlı çok daha kolay ve kullanışlı hale getiren servisleriyle Web 2.0, interneti sadece teknoloji ve tasarımsal olarak değil, ekonomik ve özgürlükçü paylaşımı ile siyasal olarak da etkilemiştir.[14]
İnternetin Geleceği: Web 3.0
Şimdilerde kullandığımız internet Web 2.0 teknolojisidir. Ancak yakın bir zamanda uzmanlar "semantik web” ile özdeşleştirdikleri Web 3.0 dönemine geçişten bahsetmektedir. Semantik web, kısa tanımıyla makinelerin artık okuyup, anlayıp, yorumlayabileceği bir sistemdir. Bu sistem ile internetteki tüm içerik tek bir veritabanı gibi olacak, bu büyük veritabanı ile kullanıcılar bir konuyla ilgili tüm detaylara ulaşabilecektir.
Web 3.0, üçüncü nesil internet ağı olarak tanımlanmaktadır. Web 3.0’da web siteleri sadece sayfa olarak değil sayfa içerisinde bulunan kelime ve cümleler olarak ayrı bir anlam kazanacaktır. Arama motorları sayfa içerisinden bulunan cümlelerin nelerden bahsettiğini anlayabilecektir.[15]

Web 3.0 pazarlamanın beş kilit bileşeni vardır. Bunlar:
       "Mikroblog tutma: Belli bir sayıda karakter kullanarak düşüncelerinizi paylaşma olanağı sağlamaktadır. Örnek olarak Twitter verilebilir.
       Sanal gerçeklik dünyaları: Kullanıcıların dünyanın her yerinden insanlarla üç boyutlu bir ortamda etkileşime girmek için ziyaret ettikleri yerlerdir. Bu ortamlarda toplantılar yapılabilir, ticari fuarların yerini sanal gerçeklik fuarları alabilir.
       Kişiselleştirme: Kullanıcıların daha kişiselleştirilmiş bir deneyim yaratmalarına olanak tanımaktadır. Web sitelerinde kendi adlarının bulunmasını, kişiselleştirilmiş e-postalar, satın alma alışkanlıklarına uygun geliştirilmiş ödeme seçenekleri beklemeye başlamaktadırlar.
       Mobil: Dünyada milyonlarca mobil telefon kullanıcısı bulunmaktadır. Bu sayı kişisel bilgisayar kullananlardan çok daha fazladır. Bu nedenle mobil uygulamalar geliştirilmektedir. Tüketiciler Web’de gezinebilir ve beğendikleri, istedikleri ürünleri mobil telefonlarından satın alabilirler.
       Talebe bağlı işbirliği: Kullanıcıların belgeleri inceleyerek, işbirliği yaparak gerçek zamanlı değişiklikler yaparak gerçek zamanlı etkileşimde bulunmasına olanak tanımaktadır. Kullanıcıların sadece Web tabanlı çözümleri etkili biçimde kullanmalarına olanak tanımaktadır”.[16]
Web 3.0’a; reklam, halkla ilişkiler ve pazarlama açısından bakıldığında hedef kitlenin tüm isteklerini ve zevklerini öğrenmek daha kolay olacaktır. Oluşturulan veri tabanları ile doğru bilgi, doğru mesaj, doğru zamanda, doğru hedef kitleye ulaşacaktır. Araçlar ve aracıları azaltarak, direk hedef kitleye ulaşmak mümkün olacaktır.[17]

İnternet, dünyanın ortak kurup geliştirdiği bir sistem olarak herhangi bir kişi ya da kuruma ait değildir. Dolayısıyla da İnternet ortamında istediğimiz serbestlikte hareket edebiliriz ama bu her istediğimizi yapabileceğimiz anlamında değildir. Her ülke gerek bilgi verme ve gerekse de bilgi alma konusunda belli kural ve düzenlemeler geliştirmiştir.
İnternet hemen her konuda hem geçmişe ait arşiv bilgileri, hem de içinde yaşadığımız dakikaların anlık ve güncel bilgilerini barındırmakta ve tüm bu bilgilerin, kullanıcılar tarafından kolayca alınabilmesine olanak tanımaktadır.
İnternet sayesinde başkalarıyla iletişim kurmak, beraber oyun oynamak, müzik dinlemek, alışveriş yapmak, dergi ve gazeteleri okumak, bankacılık işlemleri, otel, tiyatro, sinema ve uçak için rezervasyon yaptırmak gibi birçok işlemi internet üzerinden yapmak mümkündür.58
İnternete bağlanmak için bilgisayara, modeme bir telefon ya da kablo şebekesine ihtiyacımız vardır. Bu işlem cep telefonu şebekesi üzerinden de yapılabilir.
Bilgisayar, girmek istediğiniz internet sayfasını bulmak için önce, alan adı sistem sunucularından oluşan ağla temas kurar. Bu sunucular, telefon defterleri gibi milyonlarca internet sitesini sıralar. Sunucu, adresin kendi kayıtlarında ya da diğer sunucuların kayıtlarında olup olmadığını araştırır. Dünyadaki milyarlarca internet sayfası hakkında bilgi içeren milyonlarca sunucu vardır. DNS (Alan Adı Sistemi), internet sayfasının adresini tespit ettikten sonra bu adresi bilgisayara gönderir. Bilgisayar, adresini aldığı sunucuya bağlanır.

İnternetin özelliğine halkla ilişkiler ve pazarlama açısından bakmakta önemlidir. İnternet her meslek ve alan için farklı anlamlar taşımakta ve farklı şekillerde kullanılabilmektedir. İletişim teknolojilerinden biri olan internetin en önemli özelliklerinden bir tanesi alıcı ile verici arasındaki kanalda iletişime olanak sağlamasıdır. Bu özellik, geleneksel iletişim araçlarının hiçbirinde yoktur. Geleneksel iletişim araçlarında tek taraflı bir iletim söz konusu iken, internet aracılığıyla yapılan iletişimde çift taraflı bir iletişim kurma olanağı bulunmaktadır. Bu nedenle halkla ilişkiler uzmanları ve pazarlama uzmanları yaptıkları çalışmalar ile ilgili tüketicilerle iletişim kurmak ve geri bildirim almak için sosyal medya kanallarını kullanmaktadırlar. Bunun dışında internetteki sayfaların sürekli güncellenmesi, en yeni bilgileri anında duyurma ve bu bilgilere kolayca ulaşma imkanı da tanımaktadır.[18]
İnternet halkla ilişkiler ve pazarlama alanlarında artık çokça kullanılmaktadır. Çünkü internet sayesinde belirlenen hedef kitleye daha kolay ulaşılabilmektedir. Bu nedenle çeşitli uygulamalar yapılarak veya günümüzde insanlar tarafından çokça kullanılan sosyal ağlar sayesinde hedef kitleye ulaşılabilir. Kurumlar ürünler ve hizmetleri ile ilgili özellikleri ve kampanyaları rahatlıkla anlatabilmektedir.




[1] Güçdemir, a.g.e, s. 20.
[2] Mahir Erkan, E-Ticaret Çağı, Optimist Yayınları, 2012, s. 12, 13.
[4] Dağhan Irak ve Onur Yazıcıoğlu, Türkiye ve Sosyal Medya, Okuyanus Yayınları, 2012, s. 7.
[5] Ahmet Parlak, İnternet ve Türkiye’de İnternetin Gelişimi, Bitirme Ödevi, Fırat Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, 2005, s. 30.
[6] Güçdemir, a.g.e, s. 24.
[7] Akar, a.g.e, s. 14.
[8] Alikılıç, a.g.e, s. 5.
[9] Sayımer, a.g.e, s. 28, 29.
[10]   Alikılıç, a.g.e, s. 2.
[11]   Mıchael Tasner, Anında Pazarlama: Web 3.0 Pazarlama Kılavuzu, MediaCat Yayınları, 2011, 5s2. 27.
[12]   Güçdemir, a.g.e, s. 25.
[13]   Akar, a.g.e, s. 16, 17.
[14]   Kahraman, a.g.e, s. 19.
[15]   Güçdemir, a.g.e, s. 27, 28.
[16]   Tasner, a.g.e, s. 32, 33.
[17]   Güçdemir, a.g.e, s. 28.
[18]   Güçdemir, a.g.e, s. 21.

Ayça BURGAZ

0 yorum:

Proudly Powered by Blogger.