15 Mart 2016 Salı

Dünyada Televizyonun Doğuşu ve Gelişimi

by karamanni  |  in Televizyon at  13:53:00

Bazılarının “en yaygın ve etkili haber kaynağı”, bazılarının ise “aptal kutusu” olarak tanımladığı televizyon, 20. yüzyılın insan hayatını belki de en çok etkileyen icadıdır. Radyoda olduğu gibi televizyonun icadında da birçok kişinin rolü olmuştur. Bir ilim adamının kurumsal olarak ortaya attığı bir buluş, bir diğeri tarafından deneylerle ispatlanmış, hatta aynı buluş değişik ülkelerde farklı kişiler tarafından yapılmıştır. Öncelikle televizyon yayınını mümkün kılan buluş ve icatları inceleyelim.

3.1. Televizyon Yayınlarını Hazırlayan Keşif ve İcatlar

Sinema ve televizyonun ortak temeli “görüntüyü toplamak ve yansıtmak” olduğu için her ikisinin de benzer teknolojiler olduğu düşünülebilir. Oysa bu iki iletişim aracı, birbirinden çok temel farklarla ayrılır ve farklı icatlar sonucu geliştirilmişlerdir. Sinema, temelde mekanik bir teknolojidir. Fransız Lumiere Kardeşlerin 1896’da bulduğu sinematograf cihazı görüntüyü çekerek bir film yüzeyine kaydediyor, aynı cihaz bu filmi duvara yansıtarak seyrettirme işlevi de görüyordu. Bir filmin ikinci bir yerde gösterimi için mekanik olarak kopyalanması gerekliydi. Televizyon görüntüsü ise elektronik yöntemle çekilen bir görüntüdür ve yayını için de elektromanyetik dalgaların kullanılması gerektir. (Şunu da söylemek gerekir ki teknolojinin gelişmesiyle günümüzde sinema sektörü film karelerine kaydı bırakarak dijital kameralar kullanmaya başlamıştır).

Televizyon ile ilgili olarak ilk teknik buluş İrlandalı bir telgrafçı olan Andrew May tarafından 1873 yılında yapıldı. May, ışık dalgalarının elektrik akımına çevrilebildiğini ve selenyum adlı maddenin elektriğe karşı dirençli olduğunu keşfetti. May’ın bu keşfinden on yıl kadar sonra Alman bilim adamı Paul Nipkow, bir resmi tarayabilen bir araç geliştirdi. “Döner Disk” veya “Nipkow Diski” adlarıyla bilinen bu aracın üzerinde spiral şeklinde delikler açılmıştı. Disk bir eşya karşısında dönmeye başlayınca deliklerden geçen ışınlar, eşyanın gölgeli ve aydınlık yerlerini saptıyor, böylece az veya çok olan ışınlar, elektrik darbelerine dönüşüyordu. Cihazın ön kısmında bulunan benzer bir başka disk ise birincisiyle aynı hızda dönerek elektriği ışığa çeviriyor ve perdeye eşyanın görüntüsünü yansıtıyordu.

Elde edilen görüntü silik ve çok kötüydü, görüntüyü uzaklara göndermek de imkânsızdı. Daha sonra televizyon konusunda yapılan çalışmalar bu döner diskin geliştirilmiş şekilleridir.

Resim 3.1: Nipkow diski

Nipkow’un daha sonraları “mekanik tarama” olarak adlandırılacak bu buluşu  1920’lerden sonra uygulama alanına koyuldu. 1923’te ABD’li Jenkins, 1925’de ise İngiliz Logie Baird Nipkow’un döner diskini kullanarak deneme yayınları yaptılar. Ancak alınan sonuçlar belli belirsiz kaba çizgilerden öteye geçmemişti. Bunun çaresi, görüntüyü mekanik değil elektronik olarak tarayacak bir yöntemdi.

Resim 3.2 ve 3.3: Vladimir Zworykin ve ikonoskop tüpü

Elektronik tarama konusundaki çalışmalar 1907 yılında İngiliz Alan Swinton ile Rus Boris Rosing tarafından ayrı ayrı yapıldı. Her iki araştırmacı katot ışınlarından görüntü naklinde yararlanılabileceğini, elektronların boşlukta yer değiştirirken televizyon sinyali gönderme ve alma işinde kullanılabileceğini ispatladılar. 1911 yılında ise Campbell keşfinde bir adım daha atarak ışık enerjisini elektrik enerjisine çevirmeyi başardı; yani kamerayı icat etti. Rosing’in öğrencisi olan Vladimir Zworykin “ikonoskop” adını verdiği icadıyla elektronik tarama ile ilk görüntü yayınını gerçekleştirdi. Bu araç ile görüntü satır satır çok çabuk olarak taranıp fotoğraf haline getiriliyor ve peş peşe oynatılan görüntüler insan gözünde sürekli bir resim geçiyor izlenimi veriyordu. Bu deneyler sonucunda televizyon

yayını yapma ümitleri güçlendi. Zworykin çalıştığı ABD firması White Westinghouse adına deneylerini sürdürdü ve icadının patentini aldı. Bu teknik, günümüzdeki tarama yönteminin temeli olsa da daha geliştirilmesi gerekiyordu.

3.2. İlk Yayınlar ve TV’nin Yaygınlaşması

Radyo yayıncılığı tüm dünyada neredeyse aynı yıllarda başlarken, daha pahalı bir teknoloji olan televizyon, gelişmekte olan ülkelerde Avrupa ve ABD’ye göre çok geç yayına girmiştir. ABD’de ilk TV yayını denemeleri 1927 yılında yapılmış (Washington’dan New York’a), düzenli yayınlara ise İngiltere 1936, ABD 1939 yılında başlamıştır. ABD’nin düzenli yayına daha geç başlamasının sebebi, daha yüksek görüntü kalitesi etme çabalarıydı.

Bu iki ülkeyi Sovyetler Birliği, Almanya ve Fransa takip etmiştir. Düzenli yayınlar, İkinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği 1939–1945 yılları arasında kesintiye uğradı. Savaşın bitimiyle televizyon hızla radyonun ve sinemanın yerini almaya başladı.

Televizyon özellikle göçmen işçi sınıfının gruplar halinde izlediği inanılmaz, sihirli bir kutu olarak görüldü. ABD’de yüzden fazla TV kuruluşu 1950’lerde ülkenin üçte ikisine yayın yapar hale geldi. Televizyonun ilk zamanlarında ekranda resimler ve fotoğraflar gösteriliyor ve bunlar üzerine konuşmalar yapılıyordu. Daha sonraları radyodaki belgeseller, haber programları, yarışmalar ve müzik revüleri televizyona uyarlandı. 1955–1956 yılında televizyon her hafta yayınladığı drama dizileriyle tüm ülkede büyük ilgi ve heyecan uyandırdı. Bu dizilerin en önemli yanı bir tiyatro oyunu gibi canlı yayınlanmalarıydı.

 

Resim 3.4: İlk televizyonlardan biri

ABD’de 1950’lerden sonraki gelişmeler birkaç başlık altında toplanabilir:

Televizyon programları çeşitlendi, toplumun her kesimine ve her yaşa uygun programlar üretilmeye başlandı.

Televizyonculuk büyük maliyetler gerektiren bir endüstri kolu haline geldi.

Bağımsız yayıncılar önemini korusa da yayıncılık, büyük televizyon şebekelerinin (network) tekeline girdi.

Videokasetlerin ve taşınabilen kameraların üretilmesiyle stüdyo dışında program çekimleri yapılmaya başlandı.

3.3. Günümüz Dünyasında Televizyon Yayıncılığı

Günümüzde televizyonculuğun hem yayıncılık teknikleri hem de TV alıcı sayısı bakımında en fazla geliştiği bölge Kuzey Amerika ve Avrupa’dır. Afrika’nın ve Asya’nın bazı bölgelerinde ise henüz telefon, televizyon ve radyo gibi teknoloji ürünleriyle tanışmamış milyonlarca aile vardır.

Avrupa’da çoğunlukla devletçi ve çoğulcu bir iletişim sistemi hâkimdir. Birçok Avrupa ülkesinde ticari radyo-televizyonlar uzun yıllar süren çabalarla kurulabilmiş, üzerlerindeki denetim hiç azalmamıştır. 1980’li yıllarda esen özelleştirme ve piyasa ekonomisi rüzgârı ile teknolojideki gelişmeler Avrupa’da özel yayıncılığın gelişmesini sağlamıştır.

ABD, sinema sektöründe olduğu gibi televizyon yayıncılığı alanında da üstünlüğünü korumaktadır. Avrupa ülkeleri dâhil dünyanın pek çok ülke TV’sindeki program ve dramaların yarıdan fazlasını ABD’den ithal edilmiş yapımlar oluşturmaktadır.

İngiltere: Bu ülke kültürel bütünlüğün ve eğitimin iletişim araçlarıyla sağlanabileceğini savunan devletlerin başında gelir. Özerkliği savunur; ancak kitle iletişim araçlarının sınırsız özgürlüğü yoktur. İngiliz kamu yayıncılığı kuruluşu BBC (British Broadcasting Corporation), milli kültürün taşıyıcısı olarak görülür. Dünyanın en büyük kamusal yayıncı kuruluşu olan BBC, savaş yıllarında bile özerkliğini koruması ve tarafsız haberler vermesi ile ün yapmıştır. Değişik hedef kitlelere yönelik birçok kanalı vardır. İngiltere’de ITV (Independent TV) ve Channel Four adlı eğlence ağırlıklı özel kanallar ile haber ağırlıklı Sky TV de faaliyet göstermektedir.

Resim 3.5: BBC dünyanın en büyük kamusal yayıncılık kuruluşudur

Fransa: Fransa’nın en çok izlenen özel TV kanalları TF1, France 2, France 3, M16 e Canal Plus’tır. Fransız-Alman devlet ortaklığıyla kurulan ve hiç reklâm almayan Arte, nitelikli kültür programları yayınlar ve ortak Avrupa bilinci oluşturmaya çalışır. Uluslar arası Fransız kanalı TV 5 ise 5 kıtada Fransızca yayınlar yapmaktadır.

İtalya: Kamusal yayıncılığı RAI üstlenmiştir. RAI’nin TV kanallarının yönetimi 1980’lerde üç büyük siyasi partiye verilmişse de 1993’te bu kurum tekrar özerkleştirilmiştir. Üçü ulusal, 100’den fazla özel kanalın sahibi olan Berlusconi, bu medya gücü sayesinde başbakanlığa kadar yükselmiştir.

Almanya: İki özerk radyo-TV kuruluşu vardır. ARD ve ZDF. Özel kanalların en büyükleri ise RTL ve SAT 1’dir. Evinde radyo-televizyon olan herkes “Radyo-Televizyon Ücretleri Toplama Kurumu’na (GEZ) her ay belirli bir ücret öder.

Japonya: Kamusal yayıncılığı NHK üstlenmiştir. Reklâm almayan ve radyo-TV ruhsat ücretlerinden gelir elde eden NHK, kendi üretimi olan kültür, sanat, haber ve spor programları yayınlar. Bilimsel araştırmalara özellikle önem verir. Televizyonun en çok izlendiği ülkelerden olan Japonya’da pek çok özel TV kuruluşu da mevcuttur.

ABD: Bu ülke, TV yayıncılığı bakımından diğer ülkelerden büyük farklılıklar gösterir. Değişik büyüklüklerde yüzlerce yayıncı kuruluş faaliyet gösterse de yayıncılık her biri 200’den fazla kanalı yöneten NBC, CBS ve ABC adlı üç şebekenin tekelindedir. İzleyicileri

çoğu yayınları antenden değil, bu üçlünün oluşturduğu kablolu abonelik sisteminden takip etmektedir. Haber kanalları arasında CNN ve Fox News ön plandadır. Ayrıca HBO (Home Box Office) adlı yayıncı kuruluş, en yeni filmleri, spor karşılaşmalarını, özel eğlence programlarını veya yüksek maliyetli dizileri dağıtır. Bu sistemde aboneler istedikleri programı istedikleri saatte seyrederek program başına ücret öderler. PBS (Public Broadcasting Service) adlı kamu yayıncılık kuruluşu ise, üye televizyonlara kültür ve eğitim programları dağıtır. Amerikan televizyonları ürettikleri programları veya program formatlarını diğer ülkelere satarak da önemli bir gelir elde  etmektedirler. ABD’de yayınları, 1934 yılında kurulan Federal İletişim Komisyonu (FCC) denetler. FCC’nin görevleri arasında radyo ve TV istasyonlarına yayın izni vermek, tekelleşmeleri sınırlamak ve kamu çıkarlarını gözetmek en önemlileridir.

İran: Doğu komşumuzın resmi yayıncı kuruluşu İİC, 28 dilde radyo, 8 dilde TV yayını gerçekleştirmektedir. Ülke içinde kamu yayıncılığı yapan Sahar TV ve özel Cem-i Cem kanalından başka, ülke dışındaki rejim muhalifleri uydu kanalları üzerinden İran’a dönük TV yayınları yapmaktadır.

Yunanistan: Bu ülkede kamu yayıncılığını ERT üstlenmiştir. Ülkedeki başlıca özel TV kanalları ise Mega, Alpha, Delta ve Star’dır. Günümüz dünyasında anten ve kablo TV seçeneklerinin yanına eklenen uydu yayıncılığı, neredeyse sınırsız sayıda televizyonun izlenebilmesini ve uluslararası kanalların yaygınlaşmasını sağladı. Uydu üzerinden yayın yapan uluslararası TV kanalları arasında, hükümetlerden bağımsız görüşleriyle demokrasinin yayılmasına katkıda bulunanlar olduğu gibi, terör örgütü propagandası yapanlara da rastlanmaktadır.

3.4. Uluslararası TV Yayıncılık Kuruluşları

Her ülkenin kendi televizyon yayıncılığı sektörünü denetlemek için oluşturduğu RTÜK benzeri millî kuruluşları dışında ülkeler arası iş birliğini sağlayan birçok uluslar arası kurum ve kuruluş da vardır. Bu kuruluşlardan bazıları uluslararası denetim, bazıları teknik yardımlaşma, bazıları ise kültürlerarası iş birliği amaçlıdır.

ITU: Açılımı International Telecommunication Union (Uluslar arası Telekomünikasyon Birliği) olan bu kuruluş 1934’te kurulmuştur. 1947’de Birleşmiş Milletler’ in özel bir kurumu olarak kabul edilen ITU’nun genel merkezi İsviçre’nin Cenevre şehrindedir. Bu kuruluş, uluslararası dalga boylarının paylaşımını düzenler, ülkeler arasında iletişim hizmetleri yürütür. ITU’ya 190 devlet ve 650’den fazla sektör kuruluşu üyedir.

EBU (European Broadcasting Union-Avrupa Yayın

Birliği) : 1950 yılında Avrupa ülkeleri arasında radyo ve televizyon kuruluşlarının program, teknik ve hukuk alanlarında iş birliği amacıyla kurulmuştur. Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinden 74 aktif üye ve 44 ortak üyesi vardır. Aktif üyelerin kararlarda oy hakkı vardır, ortak üyeler ise sadece EBU hizmetlerinden faydalanabilirler. Türkiye EBU’nun aktif üyesidir.

EBU, çeşitli alanlarda iş birliği ve düzenlemeler yapmak için kendine bağlı başka örgütler de kurmuştur. Bunlardan biri olan Eurovision, üye ülkeler arasında haber ve program görüntüsü paylaşımını  kolaylaştırmak amacıyla kurulmuştur. Eurovision farklı ülkelerde üç yayın formatından birine göre (PAL, SECAM ve NTSC) üretilmiş video görüntüleri, üç sisteme dönüştürür ve üye ülkelere istenen formatta uydular vasıtasıyla gönderir. Bugün Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde oynanan bir futbol maçını o ülkenin vatandaşlarıyla aynı anda seyredebilmemizi sağlayan Eurovision’dur. Eurovision, kendi adıyla anılan müzik yarışmasını da düzenlemektedir.
ABU (Asian Broadcasting Union-Asya Yayın Birliği): Asya ve Pasifik ülkeleri radyo televizyon örgütlerinin 1964’de oluşturduğu bu kuruluşun günümüzde 55 ülkeden 160 üyesi vardır. Türkiye bu kuruluşun da aktif bir üyesidir. ABU’ nun amacı tıpkı EBU’ da olduğu gibi üye ülkeler arasında teknik ve program konularında iş birliğini sağlamaktır. EBU ve ABU dışında, Kuzey Amerika yayıncılarının oluşturduğu NABA, Arap ülkelerinin oluşturduğu ASBU gibi coğrafi temelli başka yayıncı birlikleri de vardır.

0 yorum:

Proudly Powered by Blogger.