Bazılarının
“en yaygın ve etkili haber kaynağı”, bazılarının ise “aptal kutusu” olarak tanımladığı
televizyon, 20. yüzyılın insan hayatını belki de en çok etkileyen icadıdır. Radyoda
olduğu gibi televizyonun icadında da birçok kişinin rolü olmuştur. Bir ilim adamının
kurumsal olarak ortaya attığı bir buluş, bir diğeri tarafından deneylerle
ispatlanmış, hatta aynı buluş değişik ülkelerde farklı kişiler tarafından yapılmıştır.
Öncelikle televizyon yayınını mümkün kılan buluş ve icatları inceleyelim.
3.1.
Televizyon Yayınlarını Hazırlayan Keşif ve İcatlar
Sinema
ve televizyonun ortak temeli “görüntüyü toplamak ve yansıtmak” olduğu için her
ikisinin de benzer teknolojiler olduğu düşünülebilir. Oysa bu iki iletişim
aracı, birbirinden çok temel farklarla ayrılır ve farklı icatlar sonucu
geliştirilmişlerdir. Sinema, temelde mekanik bir teknolojidir. Fransız Lumiere
Kardeşlerin 1896’da bulduğu sinematograf cihazı görüntüyü çekerek bir film
yüzeyine kaydediyor, aynı cihaz bu filmi duvara yansıtarak seyrettirme işlevi
de görüyordu. Bir filmin ikinci bir yerde gösterimi için mekanik olarak
kopyalanması gerekliydi. Televizyon görüntüsü ise elektronik yöntemle çekilen
bir görüntüdür ve yayını için de elektromanyetik dalgaların kullanılması
gerektir. (Şunu da söylemek gerekir ki teknolojinin gelişmesiyle günümüzde
sinema sektörü film karelerine kaydı bırakarak dijital kameralar kullanmaya
başlamıştır).
Televizyon
ile ilgili olarak ilk teknik buluş İrlandalı bir telgrafçı olan Andrew May tarafından
1873 yılında yapıldı. May, ışık dalgalarının elektrik akımına çevrilebildiğini
ve selenyum adlı maddenin elektriğe karşı dirençli olduğunu keşfetti. May’ın bu
keşfinden on yıl kadar sonra Alman bilim adamı Paul Nipkow, bir resmi
tarayabilen bir araç geliştirdi. “Döner Disk” veya “Nipkow Diski” adlarıyla
bilinen bu aracın üzerinde spiral şeklinde delikler açılmıştı. Disk bir eşya
karşısında dönmeye başlayınca deliklerden geçen ışınlar, eşyanın gölgeli ve
aydınlık yerlerini saptıyor, böylece az veya çok olan ışınlar, elektrik darbelerine
dönüşüyordu. Cihazın ön kısmında bulunan benzer bir başka disk ise birincisiyle
aynı hızda dönerek elektriği ışığa çeviriyor ve perdeye eşyanın görüntüsünü
yansıtıyordu.
Elde
edilen görüntü silik ve çok kötüydü, görüntüyü uzaklara göndermek de
imkânsızdı. Daha sonra televizyon konusunda yapılan çalışmalar bu döner diskin
geliştirilmiş şekilleridir.
Resim
3.1: Nipkow diski
Nipkow’un
daha sonraları “mekanik tarama” olarak adlandırılacak bu buluşu 1920’lerden sonra uygulama alanına koyuldu.
1923’te ABD’li Jenkins, 1925’de ise İngiliz Logie Baird Nipkow’un döner diskini
kullanarak deneme yayınları yaptılar. Ancak alınan sonuçlar belli belirsiz kaba
çizgilerden öteye geçmemişti. Bunun çaresi, görüntüyü mekanik değil elektronik
olarak tarayacak bir yöntemdi.
Resim
3.2 ve 3.3: Vladimir Zworykin ve ikonoskop tüpü
Elektronik
tarama konusundaki çalışmalar 1907 yılında İngiliz Alan Swinton ile Rus Boris
Rosing tarafından ayrı ayrı yapıldı. Her iki araştırmacı katot ışınlarından
görüntü naklinde yararlanılabileceğini, elektronların boşlukta yer
değiştirirken televizyon sinyali gönderme ve alma işinde kullanılabileceğini
ispatladılar. 1911 yılında ise Campbell keşfinde bir adım daha atarak ışık
enerjisini elektrik enerjisine çevirmeyi başardı; yani kamerayı icat etti.
Rosing’in öğrencisi olan Vladimir Zworykin “ikonoskop” adını verdiği icadıyla elektronik
tarama ile ilk görüntü yayınını gerçekleştirdi. Bu araç ile görüntü satır satır
çok çabuk olarak taranıp fotoğraf haline getiriliyor ve peş peşe oynatılan
görüntüler insan gözünde sürekli bir resim geçiyor izlenimi veriyordu. Bu
deneyler sonucunda televizyon
yayını
yapma ümitleri güçlendi. Zworykin çalıştığı ABD firması White Westinghouse
adına deneylerini sürdürdü ve icadının patentini aldı. Bu teknik, günümüzdeki
tarama yönteminin temeli olsa da daha geliştirilmesi gerekiyordu.
3.2.
İlk Yayınlar ve TV’nin Yaygınlaşması
Radyo
yayıncılığı tüm dünyada neredeyse aynı yıllarda başlarken, daha pahalı bir teknoloji
olan televizyon, gelişmekte olan ülkelerde Avrupa ve ABD’ye göre çok geç yayına
girmiştir. ABD’de ilk TV yayını denemeleri 1927 yılında yapılmış
(Washington’dan New York’a), düzenli yayınlara ise İngiltere 1936, ABD 1939
yılında başlamıştır. ABD’nin düzenli yayına daha geç başlamasının sebebi, daha
yüksek görüntü kalitesi etme çabalarıydı.
Bu
iki ülkeyi Sovyetler Birliği, Almanya ve Fransa takip etmiştir. Düzenli yayınlar,
İkinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği 1939–1945 yılları arasında kesintiye uğradı.
Savaşın bitimiyle televizyon hızla radyonun ve sinemanın yerini almaya başladı.
Televizyon
özellikle göçmen işçi sınıfının gruplar halinde izlediği inanılmaz, sihirli bir
kutu olarak görüldü. ABD’de yüzden fazla TV kuruluşu 1950’lerde ülkenin üçte
ikisine yayın yapar hale geldi. Televizyonun ilk zamanlarında ekranda resimler
ve fotoğraflar gösteriliyor ve bunlar üzerine konuşmalar yapılıyordu. Daha
sonraları radyodaki belgeseller, haber programları, yarışmalar ve müzik
revüleri televizyona uyarlandı. 1955–1956 yılında televizyon her hafta yayınladığı
drama dizileriyle tüm ülkede büyük ilgi ve heyecan uyandırdı. Bu dizilerin en
önemli yanı bir tiyatro oyunu gibi canlı yayınlanmalarıydı.
Resim
3.4: İlk televizyonlardan biri
ABD’de
1950’lerden sonraki gelişmeler birkaç başlık altında toplanabilir:
Televizyon programları
çeşitlendi, toplumun her kesimine ve her yaşa uygun programlar üretilmeye
başlandı.
Televizyonculuk büyük
maliyetler gerektiren bir endüstri kolu haline geldi.
Bağımsız yayıncılar
önemini korusa da yayıncılık, büyük televizyon şebekelerinin (network) tekeline
girdi.
Videokasetlerin ve
taşınabilen kameraların üretilmesiyle stüdyo dışında program çekimleri
yapılmaya başlandı.
3.3.
Günümüz Dünyasında Televizyon Yayıncılığı
Günümüzde
televizyonculuğun hem yayıncılık teknikleri hem de TV alıcı sayısı bakımında en
fazla geliştiği bölge Kuzey Amerika ve Avrupa’dır. Afrika’nın ve Asya’nın bazı
bölgelerinde ise henüz telefon, televizyon ve radyo gibi teknoloji ürünleriyle tanışmamış
milyonlarca aile vardır.
Avrupa’da
çoğunlukla devletçi ve çoğulcu bir iletişim sistemi hâkimdir. Birçok Avrupa
ülkesinde ticari radyo-televizyonlar uzun yıllar süren çabalarla kurulabilmiş, üzerlerindeki
denetim hiç azalmamıştır. 1980’li yıllarda esen özelleştirme ve piyasa ekonomisi
rüzgârı ile teknolojideki gelişmeler Avrupa’da özel yayıncılığın gelişmesini sağlamıştır.
ABD,
sinema sektöründe olduğu gibi televizyon yayıncılığı alanında da üstünlüğünü korumaktadır.
Avrupa ülkeleri dâhil dünyanın pek çok ülke TV’sindeki program ve dramaların
yarıdan fazlasını ABD’den ithal edilmiş yapımlar oluşturmaktadır.
İngiltere: Bu ülke kültürel bütünlüğün ve eğitimin iletişim araçlarıyla
sağlanabileceğini savunan devletlerin başında gelir. Özerkliği savunur; ancak
kitle iletişim araçlarının sınırsız özgürlüğü yoktur. İngiliz kamu yayıncılığı
kuruluşu BBC (British Broadcasting Corporation), milli kültürün taşıyıcısı
olarak görülür. Dünyanın en büyük kamusal yayıncı kuruluşu olan BBC, savaş
yıllarında bile özerkliğini koruması ve tarafsız haberler vermesi ile ün
yapmıştır. Değişik hedef kitlelere yönelik birçok kanalı vardır. İngiltere’de
ITV (Independent TV) ve Channel Four adlı eğlence ağırlıklı özel kanallar ile
haber ağırlıklı Sky TV de faaliyet göstermektedir.
Resim
3.5: BBC dünyanın en büyük kamusal yayıncılık kuruluşudur
Fransa: Fransa’nın en çok izlenen özel TV kanalları TF1, France 2,
France 3, M16 e Canal Plus’tır. Fransız-Alman devlet ortaklığıyla kurulan ve
hiç reklâm almayan Arte, nitelikli kültür programları yayınlar ve ortak Avrupa
bilinci oluşturmaya çalışır. Uluslar arası Fransız kanalı TV 5 ise 5 kıtada
Fransızca yayınlar yapmaktadır.
İtalya:
Kamusal yayıncılığı RAI üstlenmiştir. RAI’nin TV kanallarının
yönetimi 1980’lerde üç büyük siyasi partiye verilmişse de 1993’te bu kurum
tekrar özerkleştirilmiştir. Üçü ulusal, 100’den fazla özel kanalın sahibi olan
Berlusconi, bu medya gücü sayesinde başbakanlığa kadar yükselmiştir.
Almanya:
İki özerk radyo-TV kuruluşu vardır. ARD ve ZDF. Özel kanalların en
büyükleri ise RTL ve SAT 1’dir. Evinde radyo-televizyon olan herkes
“Radyo-Televizyon Ücretleri Toplama Kurumu’na (GEZ) her ay belirli bir ücret
öder.
Japonya:
Kamusal yayıncılığı NHK üstlenmiştir. Reklâm almayan ve radyo-TV
ruhsat ücretlerinden gelir elde eden NHK, kendi üretimi olan kültür, sanat,
haber ve spor programları yayınlar. Bilimsel araştırmalara özellikle önem
verir. Televizyonun en çok izlendiği ülkelerden olan Japonya’da pek çok özel TV
kuruluşu da mevcuttur.
ABD: Bu ülke, TV yayıncılığı bakımından diğer ülkelerden büyük
farklılıklar gösterir. Değişik büyüklüklerde yüzlerce yayıncı kuruluş faaliyet
gösterse de yayıncılık her biri 200’den fazla kanalı yöneten NBC, CBS ve ABC
adlı üç şebekenin tekelindedir. İzleyicileri
çoğu
yayınları antenden değil, bu üçlünün oluşturduğu kablolu abonelik sisteminden
takip etmektedir. Haber kanalları arasında CNN ve Fox News ön plandadır. Ayrıca
HBO (Home Box Office) adlı yayıncı kuruluş, en yeni filmleri, spor
karşılaşmalarını, özel eğlence programlarını veya yüksek maliyetli dizileri
dağıtır. Bu sistemde aboneler istedikleri programı istedikleri saatte
seyrederek program başına ücret öderler. PBS (Public Broadcasting Service) adlı
kamu yayıncılık kuruluşu ise, üye televizyonlara kültür ve eğitim programları
dağıtır. Amerikan televizyonları ürettikleri programları veya program formatlarını
diğer ülkelere satarak da önemli bir gelir elde etmektedirler. ABD’de yayınları, 1934 yılında
kurulan Federal İletişim Komisyonu (FCC) denetler. FCC’nin görevleri arasında
radyo ve TV istasyonlarına yayın izni vermek, tekelleşmeleri sınırlamak ve kamu
çıkarlarını gözetmek en önemlileridir.
İran:
Doğu komşumuzın resmi yayıncı kuruluşu İİC, 28 dilde radyo, 8
dilde TV yayını gerçekleştirmektedir. Ülke içinde kamu yayıncılığı yapan Sahar
TV ve özel Cem-i Cem kanalından başka, ülke dışındaki rejim muhalifleri uydu
kanalları üzerinden İran’a dönük TV yayınları yapmaktadır.
Yunanistan: Bu ülkede kamu yayıncılığını ERT üstlenmiştir. Ülkedeki başlıca
özel TV kanalları ise Mega, Alpha, Delta ve Star’dır. Günümüz dünyasında anten
ve kablo TV seçeneklerinin yanına eklenen uydu yayıncılığı, neredeyse sınırsız
sayıda televizyonun izlenebilmesini ve uluslararası kanalların yaygınlaşmasını
sağladı. Uydu üzerinden yayın yapan uluslararası TV kanalları arasında, hükümetlerden
bağımsız görüşleriyle demokrasinin yayılmasına katkıda bulunanlar olduğu gibi,
terör örgütü propagandası yapanlara da rastlanmaktadır.
3.4.
Uluslararası TV Yayıncılık Kuruluşları
Her
ülkenin kendi televizyon yayıncılığı sektörünü denetlemek için oluşturduğu RTÜK
benzeri millî kuruluşları dışında ülkeler arası iş birliğini sağlayan birçok uluslar
arası kurum ve kuruluş da vardır. Bu kuruluşlardan bazıları uluslararası
denetim, bazıları teknik yardımlaşma, bazıları ise kültürlerarası iş birliği
amaçlıdır.
ITU: Açılımı International Telecommunication Union (Uluslar arası Telekomünikasyon
Birliği) olan bu kuruluş 1934’te kurulmuştur. 1947’de Birleşmiş Milletler’ in
özel bir kurumu olarak kabul edilen ITU’nun genel merkezi İsviçre’nin Cenevre şehrindedir.
Bu kuruluş, uluslararası dalga boylarının paylaşımını düzenler, ülkeler
arasında iletişim hizmetleri yürütür. ITU’ya 190 devlet ve 650’den fazla sektör
kuruluşu üyedir.
EBU
(European Broadcasting Union-Avrupa Yayın
Birliği)
: 1950 yılında Avrupa ülkeleri arasında radyo ve televizyon kuruluşlarının
program, teknik ve hukuk alanlarında iş birliği amacıyla kurulmuştur. Avrupa,
Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinden 74 aktif üye ve 44 ortak üyesi vardır.
Aktif üyelerin kararlarda oy hakkı vardır, ortak üyeler ise sadece EBU hizmetlerinden
faydalanabilirler. Türkiye EBU’nun aktif üyesidir.
EBU,
çeşitli alanlarda iş birliği ve düzenlemeler yapmak için kendine bağlı başka örgütler
de kurmuştur. Bunlardan biri olan Eurovision, üye ülkeler arasında haber ve program
görüntüsü paylaşımını kolaylaştırmak
amacıyla kurulmuştur. Eurovision farklı ülkelerde üç yayın formatından birine
göre (PAL, SECAM ve NTSC) üretilmiş video görüntüleri, üç sisteme dönüştürür ve
üye ülkelere istenen formatta uydular vasıtasıyla gönderir. Bugün Avrupa’nın
herhangi bir ülkesinde oynanan bir futbol maçını o ülkenin vatandaşlarıyla aynı
anda seyredebilmemizi sağlayan Eurovision’dur. Eurovision, kendi adıyla anılan
müzik yarışmasını da düzenlemektedir.
ABU
(Asian Broadcasting Union-Asya Yayın Birliği): Asya
ve Pasifik ülkeleri radyo televizyon örgütlerinin 1964’de oluşturduğu bu kuruluşun
günümüzde 55 ülkeden 160 üyesi vardır. Türkiye bu kuruluşun da aktif bir
üyesidir. ABU’ nun amacı tıpkı EBU’ da olduğu gibi üye ülkeler arasında teknik
ve program konularında iş birliğini sağlamaktır. EBU ve ABU dışında, Kuzey
Amerika yayıncılarının oluşturduğu NABA, Arap ülkelerinin oluşturduğu ASBU gibi
coğrafi temelli başka yayıncı birlikleri de vardır.
0 yorum: