2.1.
Türkiye’de İlk Radyo Yayıncılığı Çalışmaları
Başka
ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de ilk radyo denemelerini gerçekleştirenler amatörlerdi.
Bu amatör radyocular kendi ürettikleri basit alıcılarla yabancı radyoları dinlemişler
ve dar kapsamlı yayın denemeleri yapmışlardır. 1921 yılında Muallim Mektebi’nde
verilen bir musiki konserinin İstanbul Üniversitesi’nde radyo vasıtasıyla dinletildiği
de kayıtlar arasındadır.
Radyonun,
Türkiye’de o yıllarda bilinen adıyla “telsiz telefon”un Türkiye’ye resmen girişi
ise telsiz telgrafla olmuştur. Kurtuluş Savaşı yıllarında kitle iletişimin
önemini iyi anlayan Cumhuriyet Yönetimi, 1925 yılında Ankara ve İstanbul’da
birer telsiz istasyonu, memleket genelinde de telsiz şebekesi kurma
çalışmalarına başlamıştır. PTT yönetimi 1927 yılında hizmete giren telgraf vericilerine
gerektiği zamanlarda radyo yayını yapmayı sağlayacak donanımı da ekletmişti.
1.1.
Telsiz Telefon Türk Anonim Şirketi (TTTAŞ) Dönemi (1927–1936)
Telsiz
vericilerinin henüz inşası bile bitmeden Türkiye’de “telsiz telefon”, yani
radyoyayıncılığı yapma hazırlıkları başlamıştı. 1926 yılında çıkartılan bir
kanunla, Ankara ve İstanbul’da kurulan verici istasyonlarının işletilmesi,
başka illerde hükümet izniyle alıcı/verici kurulması ve işletilmesi izni 10 yıl
süreyle Telsiz Telefon Türk Anonim Şirketi (TTTAŞ) adındaki yeni kurulmuş özel
bir şirkete verildi. Şirket, telsiz ve telefon haberleşmesi dışında radyo
yayını imtiyazına da sahipti. Bu şirketin sermayesinin yüzde 40’ı İş
Bankası’na, yüzde 30’u Anadolu Ajansı’na, geri kalan yüzde 30’u ise üç
tecrübeli gazeteciye (Falih Rıfkı Atay, Cemal Hüsnü Taray ve Sedat Nuri İleri)
aitti.
TTTAŞ’in
kurulmasından sonra radyo yayını yapmak için hükümete başvurması bazılarınca
pek hoş karşılanmamıştı. Bu engel, Atatürk’ün talimatıyla aşıldı. Türkiye’nin
ilk radyocularından Hayrettin Bey (Hayreden) bu konuyla ilgili hatırasını söyle
anlatıyor: “Kendisine bu teşebbüsten bahsetmişler, ‘Aleti getirsin de
dinleyelim’ demiş. Bir gün kendi yaptığım alıcıyı alıp Orman Çiftliği’ne
götürdüm. İstasyon ararken tesadüfen karşımıza Rus Radyosu çıktı. Atatürk
Sofya’da ateşe iken az çok Rusçaya kulağı dolgundu. Dinledi, dinledi, birden
herkesi susturdu: ‘Efendiler, bakın propaganda yapıyorlar.’ dedi. Derhal
istasyonun kurulmasını emrettiler.” TTTAŞ 1927 yılının Mart ve Nisan aylarında,
İstanbul’da deneme yayınlarına yaptı. ABD ve İngiltere’de radyo yayınlarının
başlamasından sadece 5 yıl sonra, Mayıs 1927’de Türkiye’de düzenli radyo
yayınları başladı.
“Allo
allo… Muhterem samiin (dinleyiciler)… Burası İstanbul Telsiz Telefonu… 1200
metre tul-u mevç (dalga boyu), 250 kilosikl. Şimdi akşam neşriyatımıza
başlıyoruz.”
6
Mayıs 1927’de Türkiye radyolarının ilk spikeri Sadullah Gazi Evranos’un yaptığı
bu anonsla başlayan yayınlar, akşamları birkaç saat sürüyordu ve genellikle
müzik ile haberlerden oluşuyordu. Eminönü Sirkeci’deki Büyük Postane’nin üst
katında radyoya ayrılan iki odanın birisi stüdyo, diğerinde ise teknik oda
olarak düzenlenmişti. 1927 yılına ait bir günün yayın akışı şöyleydi:
19.00
Stüdyo musiki heyetinden şevkivza Faslı. 19.30 Esham (hisse senedi, devlet tahvili)
ve Tahvilat Borsası haberleri, 19.40. Telsiz Telefon Orkestrası, 20.10 Zahire Borsası
haberleri, 20.20 Telsiz Telefon Musiki Heyeti, 20.50 Anadolu Ajansı haberleri,
21.00 Telsiz Telefon Orkestrası, 21.30 Teganni, Matmazel Apostoldi tarafından.
21.45 Orkestra.
TTTAŞ’nin
başlıca iki geliri vardı. Bunlardan birincisi, radyo sahiplerinden her yıl alınacak
“ruhsat bedeli”, ikincisi ise radyo satın alan her müşterinin ödediği “damga resmi”dir.
Şirket radyoyu yaygınlaştırmak için çeşitli kampanyalar düzenlese de ilk yayın yıllarında
umduğu abone sayısına ulaşamadı. Sürekli zarar eden şirket, çalışanlarına ücret
ödeyememeye başladı, elektrik borcundan dolayı radyonun enerjisi kesildi.
Kısa
aralıklar verilse de TTTAŞ’nin İstanbul ve Ankara merkezli radyo yayınları 1936’ya
kadar devlet yardımıyla devam etti. Şirket, radyo yayınlarını tanıtmak için
“Telsiz” adında bir de dergi çıkarttı.
Resim
2.2: Türkiye’de ilk radyo yayınlarının yapıldığı, İstanbul Sirkeci’deki Büyük
Postane binası
Radyonun
söz programları arasında eğitim amaçlı olan programlar (Arıcılık Saati, Çocuklara
Öğütler, Tayyareci Konuşuyor, Dişçinin Saati vb.) öne çıkıyordu. Futbol
karşılaşmalarının
naklen yayınlanması ve jimnastik dersleri de beğenilen yayınlar arasındaydı.
1933
yılında Markoni şirketiyle yeni bir radyo vericisiyle stüdyosu kurulması için görüşmeler
yapan iktidar, 1936’ya gelindiğinde TTTAŞ’nin 10 yıllık sözleşmesini uzatmayarak
radyo yayıncılığı işini kendi üzerine aldı. İktidarın radyoculuğu
devletleştirme sebepleri arasında TTTAŞ’nin radyoyu yaygınlaştıramaması ve
sürekli zarar etmesi gösterilebilir. Ayrıca yine bu yıllarda yegâne müziğin
Batı müziği olduğunu iddia eden bazı kesimler, radyonun Türk Müziği ile Batı
Müziği’ne eşit miktarlarda yer vermesini fazla bulmuş ve Türk Müziği yayınları
1934’te tamamen durdurulmuştur. (Bu yasak 1936’da kaldırıldı.)
2.1.2.
PTT Dönemi (1936–1940)
1936
yılında TTTAŞ’nin sözleşmesi uzatılmadı ve yayın yapma yetkisi bir kararnameyle
PTT’ye devredildi. 1937 yılında çıkartılan Telsiz Kanunu’yla ruhsatsız radyo alıcısı
kullananlara ağır cezalar getirildi. Hem bu cezalar, hem de 2. Dünya Savaşı’nın
başlaması, ruhsatlı radyo dinleyici sayısını, dolayısıyla radyonun gelirini
arttırdı.
1936’da
10 bin civarında olan ruhsatlı radyo sayısı 1939’da 50 bini aştı. Bu kısa
dönemde Ankara’da yeni bir verici istasyonu ve Radyoevi binası inşa edildi. 1940’a
kadar süren PTT dönemi yayınlarında ağırlıklı olarak haberler, eğitici
programlar, kültür sanat programları, işçi ve köylü programları, çocuk
programları, kadın ve ev yaşamı programları, dinleyici mektupları ile eğlence
ve spor programları yer alıyordu.
2.1.3.
Matbuat Umum Müdürlüğü Yayınları (1940 – 1964)
Bir
yandan PTT’nin yayıncılıktaki tecrübesizliği, diğer yandan 2. Dünya Savaşı’nın yoğun
propaganda ortamında radyonun yetersizliği devleti yeni bir düzenleme yapmaya mecbur
kıldı. Tüm basın, yayın ve propaganda araçlarını tek elde toplamak amacıyla
1940 yılında Matbuat Umum Müdürlüğü kuruldu ve radyo yayınları bu müdürlüğe
bağlandı.
Tek
partili dönemde radyo yayınları tümüyle iktidarın kontrol ve denetimindeydi. 1946’da
çok partili demokrasiye geçilmesi ve 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara
gelmesi, iktidar ve muhalefet arasında radyo yayınları ve propaganda konusunda
uzun süren tartışmalara sebep oldu. 27 Mayıs 1960’da yapılan darbeyle, 3. kez
seçimle gelmiş bir iktidar düşürüldü.
ÜLKENİN
ADI 1950 1954 1960
ABD
560 769 941
İngiltere
244 - 289
Bulgaristan
31 - 182
Yunanistan
22 49 -
Meksika
73 - 95
Mısır
13 29 58
Suriye
15 - 57
TÜRKİYE
17 41 49
İran
11 – 45
Şekil
2.1: Çeşitli ülkelerde her bin kişiye düşen radyo alıcısı sayısı.
Matbuat
Umum Müdürlüğü döneminde radyo yayıncılığı daha profesyonelleşse de Türkiye’nin
pek çok bölgesi hâlâ kapsama alanına girmiş değildi. Radyoculuğa Türkiye’den daha
sonra başlayan komşu ülkelerde bile radyo, ülkemizden daha hızlı yaygınlık kazanmıştı.
1964 yılına gelindiğinde Türkiye’de alıcı sayısı sadece 2 milyon ivarındaydı.
Yavaş
yaygınlaşma sebepleri arasında bir radyonun ortalama bir memurun maaşı kadar fiyata
satılması ve radyo vericilerinin nüfusun ancak yarısına ulaşması da sayılabilir.
2.2.
TRT’nin Radyo Yayınları
2.2.1.
TRT Kanunu ve İlk TRT Yayınları
Radyo
yayınları, 1964’de çıkartılan 359 sayılı TRT Kanunu ile Türkiye Radyo Televizyon
Kurumu’na (TRT) devredilmiştir. Yeni kanuna göre, bir kamu tüzel kişiliği olarak
düzenlenen TRT, 5 yıllığına atanan ve hiçbir şekilde görevden uzaklaştırılamayacak
üyeden oluşan bir yönetim kurulu tarafından yönetilecekti. TRT genel müdürü de
yönetim kurulu tarafından belirlenecekti. 1960 Anayasası’na dayanarak kurulan
TRT’nin hukuki yapısında 1971 ve 1980 darbeleri ile bazı değişiklikler yapıldı,
kurumun özerkliği tırpanlandı..
Resim
2.3: Harbiye semtinde bulunan TRT İstanbul Radyosu
TRT
döneminde memleketin değişik illerinde güçlü radyo istasyonları kuruldu. Tam gün
yayına geçildi. Programlar daha profesyonel ekipler tarafından hazırlanmaya
başlandı. Genellikle eğitim ve kültür türünde hazırlanan söz programları (Bir
Portre, Kitap Saati, Uyanan Afrika, Türk Romanında Köy, Hayata Bakış vb.)
günlük, haftalık, 15 günlük veyaaylık aralıklarla yayınlandı.
Radyoda
birçok eğitim programı da yayınlanıyordu; “Ocakbaşı”, Tarla Dönüşü”, “Köy
Odası” kırsal kesime; “Ev İçin” kadınlara; “Gençlik Saati” gençliğe seslenen
programlardan
bazılarıydı. “Tekniğe Açılan Kapılar”, “Dünden Kalanlar”, “Hangi Mesleği Seçelim”,
“Evlilik” gibi programlar ise genel dinleyici grubuna hitap ediyordu.
1974
yılında TRT’nin radyo sayısı TRT–1, TRT–2 ve TRT–3 olmak üzere üçe çıktı. Aynı
yıl içinde birden fazla küçük bölüm barındıran “kuşak programlar”ın yayınına başlandı.
Daha sonraları başlayan “Arkası Yarın” ve “Radyo Tiyatrosu” gibi radyo
dramaları, büyük dinleyici kitlelilerine ulaştı. TRT’nin bölgesel radyoları ise
bazı saatlerde TRT–1 ile yaptıkları ortak yayınların dışında, yayın alanlarına
giren bölgelerin özellik ve ihtiyaçlarını göz önüne alarak haber ve programlar
sundular.
TRT,
yayın ağını Türkiye dışına genişleterek 1964 yılında “Kıbrıs’ın Sesi” radyosunu
açtı. 1975’de Arapça, Romence, Yunanca, Bulgarca, Sırp-Hırvatça, Almanca,
Farsça ve İngilizce yayınlara başladı. 1982 yılına gelindiğine yayın yapılan
bölgeler Avrupa, Amerika, Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Uzakdoğu’ya
genişledi ve yayın yapılan dil sayısı 15’e çıktı.
2.2.2.
Günümüzde TRT Yayınları
TRT’nin
günümüzde ulusal boyutta yayını Radyo–1, Radyo–2 (TRT FM) Radyo–3 ve Radyo–4
ile devam ettirilmektedir. Bölgesel radyolar İstanbul, İzmir, Antalya, Çukurova,
Erzurum, GAP/Diyarbakır ile Trabzon Radyoları’dır.
Ayrıca
TRT bünyesinde Hatay iline dönük yayın yapan Hatay İl
Radyosu,
turizm bölgelerine yönelik yabancı dillerde yayınıyla
Turizm
Radyosu faaliyettedir.
TRT’nin
ulusal radyo istasyonlarında müzik ve program türlerinin dağılımı şöyledir:
Radyo–1: Genel dinleyici kitlesine hitap eder. Kültür, drama, müzik ve
eğlence programları ile haberler ve spor programları yayınlar. Radyo-1'deki müzik
türü Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği ve Pop Müzikten (yerli-yabancı)
oluşur.
Radyo–2
(TRT-FM): Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği ve
yerli-yabancı pop müzik ile haber yayınlar. Yapımlara renk katmak için aralarda
kısa söz unsurlarına yer verilebilir.
Radyo–3:
Klasik Batı Müziği (Çoksesli Sanat Müziği), Hafif Batı Müziği, Caz
Müziği, Opera ve Bale Müziğinin yer aldığı programlar ile haber yayınlar.
Radyo–4:
Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği ve haber yayınlar.
Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu’nun yurtdışı yayınları Türkiye’nin Sesi Radyosu (Voice
of Turkey-VOT) adı altında 24 dilde yapılmaktadır. Bu yayınlar hem Anadolu
dışındaki soydaşlarımıza hem de komşu ülkelerdeki milletlere Türkiye hakkında doğru
bilgi aktarmak ve ilişkilerimizi sağlamlaştırmak amacı gütmektedir. TRT,
dünyada kamusal radyo yayıncılığında hem kapsama alanı, hem de yayın yapılan
dil sayısı bakımından İngiliz yayıncı kuruluş BBC’nin ardından dünyadaki ikinci
büyük kuruluştur. TRT, yayıncılık giderlerini devlet desteğinin yanında radyo-TV
cihazları satışı sırasında alınan bandrol vergisi ve reklam gelirleriyle
karşılar.
2.3.
Türkiye’de Özel Radyo Yayıncılığı
Televizyonun
1950’li yıllarda ülkemize gelmesiyle ikinci plana düşen radyo, özel radyo
yayınlarının 1990’lı yılların başında başlamasıyla yeniden popüler oldu. 1989
yılında faaliyete geçirilen Bakırköy Belediye Radyosu, kanuna aykırı olduğu
gerekçesiyle mühürlendi. Yoğun tartışmalara sebep olan bu girişimi 1992 yılında
“Kent FM” adlı ilk özel radyo yayını izledi. 1982 Anayasası’ndaki radyo-TV yayıncılığının devlet tekelinde olduğunu
belirten hükme rağmen Süper FM, Metro FM, İstanbul FM, Best FM gibi özel radyolar
art arda faaliyete geçti. FM bandından yayın yapan bu radyolar, müzik ağırlıklı
programlarıyla 15–35 yaş arasındaki kitleyi kendilerine hedef seçtiler. Özel
radyolarla Türkiye yayıncılıkta çokseslilikle tanışmış oldu. Yabancı pop ve
arabesk gibi kamu radyolarında fazla yer alamayan müzik türleri, özel
radyolarda revaç buldu.
Ancak
hem yasalara aykırı hem de denetimsiz bu yayınlar pek çok sakıncayı da beraberinde
getirdi. Dilbilgisi kurallarına ve Türkçenin yapısına uymayan program sunucuları,
içinde bol bol yabancı kelime geçen İngilizce aksanlı konuşmalarıyla “DJ Türkçesi”
adı verilen yapay bir dil oluşturdular ve Türkçemizi yozlaştırdılar. Özel
radyolar, müzik yapımcıları ve ses sanatçıları tarafından eserlerini izinsiz
kullandıkları gerekçesiyle mahkemelere verildi. Rasgele frekanslar seçen özel
radyolar hem birbirleriyle frekans savaşlarına girdiler, hem de milli savunma
ve emniyet güçlerinin haberleşme sistemlerini aksattılar.
1993
yılı Nisan ayında İçişleri Bakanlığı’nın Emniyet Genel Müdürlüğü’ne vasıtasıyla
valiliklere gönderdiği bir yazıyla Anayasanın 133. maddesi ve 2954 sayılı Radyo
ve Televizyon Kanunu’na göre özel radyoların kanunsuz olduğu hatırlatıldı ve
kapatılmaları istendi. 200 üyeli Radyo Televizyon Sahipleri ve Yayıncıları
Derneği’nin girişimleri de fayda vermedi ve özel radyolar kapatıldı. Bu
yasaklama kararının ardından otomobillerin antenlerine siyah kurdeleler
bağlanarak “radyomu geri istiyorum” kampanyası başlatıldı.
Sonuçta
özel radyoların tekrar yayına başlayabilmeleri için anayasa değişikliği
yapıldı, Radyo-TV yayıncılığı tekeli kaldırıldı. 1994 yılında bu yayınları
denetlemek için Radyo- Televizyon Üst Kurulu oluşturuldu.
Başlangıçta
müzik ağırlıklı olarak ortaya çıkan özel radyolar, zaman içinde kendilerine bir
yayın formatı ve kimliği oluşturmaya başladılar. Böylece hedef kitleleri de belirgin
duruma gelmeye başladı. Bugün ülkemizde ulusal, bölgesel ve yerel ölçekte yayın
yapan özel radyoların çoğu ağırlıklı olarak müzik sunmakta, bir kısmı ise
haber, spor, kültür, din ve ahlak vb. konulara yönelerek tematik yayıncılık
yapmaktadır.
0 yorum: