Günümüzde
halkla ilişkiler alanında ulusal ve uluslararası meslek örgütlerinin üyelerinin
geliştirdiği pek çok tanım söz konusudur. Amerikan Halkla İlişkiler Derneği’nin
(PRSA) 1982’de yaptığı tanıma göre (akt. Awad, 1985: 124):
Halkla ilişkiler, kamular ve kurumlar
arasındaki karşılıklı anlayışın gelişmesine katkıda bulunarak bizim karmaşık ve
çoğulcu toplumumuzun hedeflerine ulaşmasına ve işlevlerini gerçekleştirmesine
yardımcı olur.
Literatürde
ağırlıklı olarak halkla ilişkiler, “örgüt ve kamularının karşılıklı anlayış
kurmak ve sürdürmek için önceden düşünülmüş, planlanmış ve desteklenmiş
çabaları” olarak ifade edilmektedir. Halkla ilişkiler faaliyetlerinin
özelliklerini sıralayacak olursak (akt. Pohl ve Vandeventer, 2001: 358359):
•
Bir
kurum ve kamuları ya da hedef kitlesi arasında karşılıklı iletişim çizgisinin
ve işbirliğinin kurulmasına ve sürdürülmesine yardımcı olur.
•
Sorunların
ya da konuların yönetimini içerir.
•
Yönetimin
kamuoyu hakkında bilgilenmesine ve ona uyum göstermesine yardımcı olur.
•
Kamu
çıkarına hizmet için yönetimin sorumluluklarını vurgular.
•
Yönetime
değişimi etkili bir biçimde kullanmasında yardımcı olur.
•
Araştırmayı
ve etik iletişim tekniklerini kullanır.
Bu tanımlama
biçimlerinden de anlaşıldığı üzere, halkla ilişkiler çatışmanın olmadığı
sürekli bir uyumun esas alındığı bir sistem anlayışı içinden tanımlanmaktadır.
Halkla ilişkiler varolan sistemin kamuların da rızasını alarak kendini
sürdürmesi için bir araç ve/veya yönetim
fonksiyonu olarak tarif edilmektedir. Ancak kurumlar ve kamular
arasında güç anlamında bir orantısızlık olduğu unutulmamalıdır. Kurumlar
kurumsallaşmış yapılardır. Biraz önce sayılan pek çok sermaye biçimini
bünyelerinde barındırırlar. Kendilerini kamuya ifade etmekte halkla ilişkiler
uzmanlarının bilgisinden yararlanırlar. Bunun yanında kamular böyle bir örgütlü
yapıdan ve güçten yoksundurlar. Dolayısıyla örgüt-çevre, sistem-kamu arasında
bir eşitsizlik ve dengesizlik hali söz konusudur. Bu yapı, aralarında simetrik
bir ilişkiden çok asimetrik bir ilişkinin varlığına işaret eder.
Halkla ilişkiler tanımlarının büyük bir çoğunluğu gözden
geçirildiğinde, halkla ilişkilerin kurumun yapısı içinde üst yönetime bağlı
çalışması gerektiğine yönelik bir bakış açısının belirgin bir biçimde ortaya
çıktığı söylenebilir. Halkla ilişkiler örgüt içinde ve örgüt yararına tarif
edilmektedir. Bu da beraberinde kamuların ya da kurum çalışanlarının
çıkarlarından çok, kurum yönetiminin çıkarlarının gözetilmesini beraberinde
getirmektedir. Yönetime yapılan bu vurgu, uygulamada karşılığını tam olarak
bulamasa da, halkla ilişkilere yönelik bakış açısının yönetimin bir aracı
olarak anlaşılması sonucunu doğurmuştur. Bu nedenle halka ilişkiler biriminin
ve burada çalışan uzmanların kendi insiyatifleri ya da örgütün hedefleri
dışında tanımlanan hedefleri olamaz. Bir başka deyişle kurum, halkla ilişkiler
birimine arzuladığı hedeflere ulaşmasının yollarını çizer, halkla ilişkiler
birimi de bu yollardan geçerek kamulara ulaşır. Hedeflerin oluşturulması ve
uygulanmasında ise kamu çıkarı ikincil bir rol oynar.
Yönetime
yapılan bu vurgu yanında tanımlarda ortaya çıkan ikinci belirgin nokta
“kamuoyu” dur. Kamuoyunu oldukça basit bir şekilde; herhangi bir gruba dahil
bireylerin tartışarak, bir konuda birbirleri üzerindeki karşılıklı
etkileşimleri sonucu ortaya çıkan kanaatler olarak tanımlanabilir (akt. Atabek
ve Dağtaş, 1998: 212). Kurumlar kamuoyunda kendileri hakkında oluşacak olumsuz
kanaatlerin birikmesini arzu etmezler. Çünkü olumsuz kanaatler örgüte zarar
verecek bir potansiyele sahiptir. Kurumlar kamuoyundaki kanaatleri olumlu bir
biçimde kurmak için halkla ilişkiler birimlerinin desteğini almaktadırlar.
Halkla
ilişkilerin tanımlarındaki üçüncü anahtar kavram “iletişim programı”dır. Halkla
ilişkiler üzerine yazılmış metinlerin çoğunluğunda, etkili bir halkla ilişkiler
kampanyası düzenlerken dikkat edilmesi gereken iletişim stratejileri yer
almaktadır. Halkla ilişkiler kampanyaları araştırma,
planlama, uygulama ve değerlendirme
olmak üzere dört bölüm üzerinden kurgulanır. Burada etkili bir iletişim
programının yürürlüğe konulması, örgütlerin mesajlarının kamular tarafından
onaylanmasının sağlanması gerekmektedir. Mesajlar zamanında ve doğru bir
biçimde kodlandığında ve kamu tarafından da doğru biçimde çözümlendiğinde,
hedef kitlede kurumun ürün ve hizmetlerini satın alma oranı artacaktır. Kurumun
medya ile iyi ilişkiler kurması sağlanacaktır. Kampanyanın son aşaması olan
değerlendirme aşamasıyla da örgütün mesajlarının hedef kitleler üzerindeki
etkinliği ölçülebilecek ve değerlendirilebilecektir. Hedef kitlenin mesajlara
yönelik görüşlerinin (geri-besleme) alınmasıyla kurum, mesajlarını yeniden
gözden geçirebilecek ve daha etkin hale getirebilecektir.
Kurumun
gerçekleştirmesi öngörülen iletişim programları esas olarak hedef kitleyi ikna
etme çabalarının bir uzantısı olarak değerlendirilebilir. Burada iletişim
araçları yoluyla iletilen bilgi, hedef kitleyi kurumun ürün ya da hizmetini
satın almasını sağlamak amacıyla iletilmektedir. Kâr elde etme olgusu birinci
plandadır. Hedef kitlenin ne düşündüğünü ya da ne hissetiğini ölçmeye çalışmak,
yalnızca iletilen mesajların etkinliğini artırmak üzere veri toplama anlamına
gelmektedir. Bu tek yönlü, monoloğa dayalı ve mekanik iletişim programlarının
daha hümanist bir yaklaşımla yer değiştirmesi gerekmektedir.
www.anadolu.edu.tr
0 yorum: