1. Tüketiciyi Dinle: İlk olarak, markanın
her bileşeninin tüketiciyle ilgisi olması gerekiyor. Günümüzde çok az şirketin
bunu anladığını ve yerine getirdiğini düşünüyorum. Çoğu şirket markasını şirket
yapısına göre konumlandırır. Oysa markanın tüketici isteklerine göre oluşturulması
gerekir.
2. Duygusal Bağ Kur: Markanın önce kalbe sonra beyne hitap etmesi gerekir. Markanın tüketiciyle
kurduğu bağ duygusal bir bağdır. Bunu rakamlarla açıklayamazsınız. Şirketler
ise ürünün kalitesi, sunulan hizmetin fiyatı gibi rakamlarla açıklanacak
süreçlerin daha önemli olduğunu düşünüyor. Tüm parfümlerin içinde benzer
kimyasal bileşenler var. Ama tüketici bazı parfümleri sürdüğünde kendini daha
seksi ve çekici hissediyor. Bu nedenle bu duygusal gerçekler üzerine
konumlandırılan markalar daha değerli hale geliyor.
3. Basit Ol: Üçüncü kural ise basit olmak. Aslında herkes bu kuralı uygulamaya
çalışıyor ama başaramıyor. Özellikle son yıllarda tüketiciler her yerden bilgi
bombardımanına tutuluyor. İletişim kanallarının artması ve şirketler arası yoğun
rekabet, verilen mesajların sayısını da artırdı. Ayrıca artık internet
sayesinde markalara dünyanın her yerinden ulaşılabiliyor.
4. Hızlı Algılat: Marka basit olmalı ki dinsel, mekansal ve kültürel farklılıklara
rağmen herkes için kolay anlaşılır olsun. Basit olanı tüketiciye daha kolay
anlatabilirsiniz. Markanın tek başına basit olması da yeterli değil. Bu basit
markayı tüketiciye hızla algılatmak gerekiyor. Bir bomba gibi… Belirtmek
istediğimi basit ve hızlı belirtmem gerekir.
5. Sözünü Tutan Marka: Marka değeri artırmak konusunda 5′inci öneri ise markanın tüm
özellikleriyle şirkete ait olmasını sağlamak. Yani marka, ürünün vaat ettiği
tüm özellikleri üstünde taşımalı. Şirkete ait olmalı. Bu sayede tüketici de
hayal kırıklığına uğramaz.
6. Tüm Duyulara Hitap Et: Markan 5 duyuya birden hitap etmeli. Bugün çoğu markanın göze ya da kulağa
hitap ettiği görülüyor. Hatta markanın pazarlama stratejileri de buna göre
oluşturuluyor. Örneğin ne kadar iyi bir restoran markası olursanız olun,
içeriye girildiğinde tüketici eğer kötü bir kokuyla karşılaşıyorsa markanızın
değerinin artması mümkün değildir. Tabii ki her ürünün hisse ve kokuya yönelik
bir stratejisi olmayabilir. Ama bunu bir şekilde başarabilirlerse, marka değeri
katlanarak artacaktır.
7. Mesajını Tekrarla: Son olarak da “tekrar, tekrar, tekrar” diyorum. Markayı bir kez
konumlandırdıktan, bu markanın tüketiciye ne ifade ettiğini bir kez oturttuktan
ve tüketiciye verdiğimiz mesajı net şekilde belirledikten sonra geriye kalan
şey bunu sürekli tekrar etmektir. Başka türlü tüketicinin kafasında boş yer
bulmamız ve bu yere yerleşmemiz zaten mümkün değildir.
Bruce Turkel
www.pazarlamamakaleleri.com/
0 yorum: