İşlerin normal yürüdüğü bir ülkede
algılama yönetimi kavramı halkın gündemine gelmez. Bir ülkede herkes algılama
yönetimi kavramından bahsediyorsa bunun iki sebebi olabilir: Ya ülkede gerçek
bir baskı rejimi kuruluyordur. Veya bu kavramı cümle içinde kullanarak “bakın
ben neler biliyorum” diye hava atan insanlar türemiştir. Bu ikisi de bizim
ülkemizde olmayacak şeyler değil.
PR, algı yönetimini temel almayan,
gerçek ve açık bir ilişki yönetimi yaparak güven ilişkisi yaratma üzerine
kurulu bir disiplindir. PR’ın temeli iletişim değil, ilişki yönetimidir. PR
yaparken bir markayı belli bir kitleye beğendirmek için algılarını yönetmeye
kalkamazsınız. Tam aksine, onların sizi beğenmesini sağlayacak kriterlerin
neler olduğunu öğrenir ve tam da onların olmanızı istediği şey olmaya
çalışırsınız. Daha fazlasını önermek istiyorsanız, bunu da iletişimle onlara
aktarır ve ikna sürecini başlatırsınız. İkna olmaları için en ufak bir masum
yalanı bile işin ve iletişim süreçlerinin içine katmamanız gerekir.
Türkiye’de bu kavram hakkındaki
farkındalık arttıkça dedikodusu da artıyor. Özellikle de siyasi olaylar
hakkında algı oyunu, algı projesi gibi yakıştırmaların sayısı son dönemde
arttı. 17 ve 25 Aralık olaylarının da algı operasyonu olduğunu düşünenlerin
sayısı oldukça fazla.
Bir olayın algılama yönetimi
olup-olmadığını ortaya çıkarabilmenin tek yolu iyi işleyen bir hukuk
sistemidir. Hukuk, bir olayın ardındaki gerçekleri bulma işidir ve doğru
işletilirse bir algı yönetimi projesini de açığa çıkarabilir. Ancak bir şekilde
konu hukuka intikal etmezse, algı yönetimi devam edebilir.
Son söz olarak şu deyişi hatırlatmak
isterim: “Bir aptalı her zaman kandırabilirsin. Ama her aptalı her zaman
kandıramazsın.” Siz doğrudan, açık ve şeffaf olmaktan, dürüstlükten asla
kaçınmayın. Her gün, her gün, yeniden işinizi en iyi şekilde yapmaya ve gerçek
itibarı inşa etmeye odaklanın.
A. Kerem Türkman- www.thebrandage.com
0 yorum: