Kimine göre en kolaycı,
kimine göre en yaratıcı reklam tercihi güldüren reklamlar. Birçoğuna göre ise
kesin işe yarayan bir strateji. Tüketici güldürerek, keyiflendirerek, anlık
da olsa mutlu olan tüketicilerin ilgilerini o markaya yönelteceği ve devamındaki
sürecin en nihayetinde tüketiciyi o markanın ürününü satın alma arayışına
sokacağı düşüncesi…
Eğlence üzerine
konumlandırılmış reklam muhtemelen reklamcılık tarihi kadar eski ancak onun
gözde reklam stratejisi haline gelişinin başlangıcını modern toplumdan
postmodern topluma geçiş ile ifade etmek mümkün. Rasyonellikten ziyade
duygularına, hazlarına daha fazla kulak vermeye başlayan tüketiciler, bu
davranışlarını haliyle satın alma kararlarında da göstermeye başladı. Ancak bu
gerçek, reklamda güldürme tercihini irdelerken olsa olsa tümevarımın en son
noktası olur. Peki, reklamcıyı ve markayı “güldüren reklam”a iten nedenler
nedir?
Twitter’da paylaştığın,
Facebook duvarında beğeni peşinde koştuğun reklamları düşünerek başlayabiliriz.
Ya da arkadaş ortamında muhabbet konusu yaptığın reklamları düşünerek.
Muhtemelen birçoğu ortamı neşelendiren cinstendi!
Özellikle bu devirde
tüketicilere bir mesajı ulaştırmak eskilerin deveye hendek atlatması ile eş
değer. Bu nedenle bir reklamcı için öncelikli sorun tüketicinin ilgisini nasıl
çekebilirim sorusunu cevaplamaktır. Ardından ise ilginin devamlılığı önem
kazanır ki, ilgi çekmekten daha önemlidir.
Güldüren reklamlar daha
fazla izleme isteği doğurur ve ağızdan ağza pazarlamayı daha etkin kullanır.
İçerisinde zeka pırıltıları olan, yaratıcı ve farklı bir işle yüzleri
gülümsetmeyi başardıysanız ülke/dünya gündemine oturmak işten bile değil! Viral
etkisi peşinde olanların işlerini aklınıza getirmeye çalışın,
hatırladıklarınızdan birçoğunun “FW:Komik” tadında olduğuna emin gibiyim.
Güldüren reklamların
dönemselliğinden de bahsetmek gerek. Kasvetli soğuk kış günlerinde, hem yerelde
hem globalde hüzün veren reklamlara doyduk. Havaların ısınması ile kaynamaya
başlayan kan, önümüzdeki günlerde bizi bol eğlence odaklı reklamlara
kavuşturacak. İnsanların kendini daha pozitif hissettikleri, tatil
motivasyonunda oldukları aylarda eğlence odaklı olması kadar olağan bir şey
yok. Hüzün içerikli reklamlarla ile tüketicileri rahatsız etmeye de gerek yok
haliyle…
Peki, güldüren reklamlar markaya neler katar? Güldüren reklamlar
gerçekten satışları artırır mı?
Öncelikle
güldüren reklamların, markalara sempati uyandırabileceği bir gerçek. Ancak
güldürme şekli, yani işlenen konu önemli ve pek tabi ifade ediliş şekli.
Güldürürken hiç bir kesimi rencide etmemek lazım, hatta rakibinizi bile. Ama
ince göndermelilerin lezzetini de unutmamak, o ince çizgiyi yakalamak lazım.
Laubalilik ile samimiyet farkındalığı da çok önemli mesela. Winston
Churchill’in de dediği gibi, “şaka yapmak ciddi bir iştir…”
Diğer yandan yukarda da
belirttiğim gibi, reklamın izlenirlik ihtimalini artırabilir ve hızlı bir
şekilde ağızdan ağıza yayılabilir güldüren reklamlar. Yayılmanın getireceği
bilinirlik ve bilinirliğin getireceği ilgi içerisinden elbette satış ile son
bulan tecrübeler de doğacaktır
Son
olarak, zaman zaman da yanıltıcı olabilir güldüren reklamlar. Vaktin birinde
EPICA reklam yarışmasında, jürileri oy verecekleri reklamlar konusunda uyarmış
EPICA başkanı Andrew Rawlins: “Güldüren reklamlar sadece
güldürdüğü için sevimli gelebilir, ancak lütfen gülmenin büyüsüne kapılmayın.” Duygusal
değerlerini daha ön planda tuttuğunu söylediğimiz tüketiciler için de,
reklamından çok büyük beklenti içerisinde olan marka için de bu uyarı geçerli:
gülmenin büyüsüne fazla kapılmamak gerek.
Yigit Ahmet Kurt
www.pazarlamasyon.com
0 yorum: