5 Eylül 2016 Pazartesi

Patronlar İçin PR Trendleri

by karamanni  |  in Hedef Kitle at  11:20:00



Dünyada giderek yaygınlaşan yeni trende göre, PR kurumsal pazarlama tarafından yutuluyor. Bu PR fonksiyonunun kaçıncı kez başka bir disiplin altına girişi – tanıtım adı altında, etkinlik adı altında, daha yakın dönemde önce iletişim ve sonra kurumsal iletişim adı altında – nihayet çok uzun yıllardır pazarlama mı PR’ın altındadır, PR mı pazarlamanın altında yer alır derken, şimdi de kurumsal pazarlamanın altına girmeye başlayan bir PR…

Yutulması sorun değil, çünkü ben bir PR uzmanı olarak yıllardır PR ile iletişimin farklı işler ve alanlar olduğunu, hatta farklı uzmanlık alanları olduğunu anlatıp, yazıp duruyorum. Daha önce yazdığım (Aralık 2014 tarihli) PR Kurumsal İletişim Tarafından Yönetilmemeli başlıklı makalede nedenlerini izah etmeye çalışmıştım.

Şimdi şirket yöneticilerine tavsiyem; zaman kaybetmeden dünyadaki yeni trende uyun ve iletişim ile pazarlamayı birleştirin. Hemen yarın ofisinizde hayata geçirebilirsiniz ve adını da kurumsal pazarlama veya kurumsal iletişim koyabilirsiniz. Bence adının ne olduğu önemli değil.

Esas sormamız gereken soru şu: PR deyince bundan medya iletişimini anlamak yanlışsa, o halde gerçek PR nedir ve şirketin neresinde yönetilmelidir?

Biraz düşününce, gerçek PR fonksiyonlarını iletişim ekibinizin, iletişim ajansınızın yönetmediğini ve yönetemeyeceğini siz de fark edeceksiniz. Bunun basit bir nedeni var: İlişki ile iletişim aynı anda ve aynı çalışma prensipleriyle yönetilmez. Buna PR’ın kriz yönetme – kriz çözme fonksiyonlarını da eklerseniz, gerçek PR yönetimini şirketinizde önce yönetim kurulunun, sonra da icra kurulunun yapması gerektiğini siz de kolayca çözebilirsiniz.

PR yönetimi patronun işidir

Şöhrete hizmet eden ucuz PR uygulamaları, piyasada bolca bulabileceğiniz türden bir uzmanlıkla elde edilebilir. Şirketinizin gerçek PR yönetimini ise üst yönetim yapmak zorundadır. Bu amaçla gerçek bir PR uzmanı bulduğunuz zaman, ister şirket içinde, isterse şirket dışından hizmet edecek şekilde onu üst yönetime direkt rapor verebilecek şekilde konumlandırmanız gerekir.

PR yönetimi patronun işidir ve asla gidip medyaya konuşmaktan ibaret değildir.

Sizin ve şirketinizin gerçek anlamda PR yönetimi yapıp yapmadığını anlamak için çok basit bir test yapmak ister misiniz? Aşağıdaki soruların kaçına evet diyebildiğinize bir bakın lütfen:

Son bir yıl içinde;

  • Şirketinizin iş yaptığı sektörlerin kaçı için potansiyel kriz planı hazırlattınız?
  • Kaç farklı konuda kriz senaryosu hazırlatıp tatbikatını yaptınız?
  • Çalışanlarınızın kaçına kaçar saat kriz yönetimi ve iletişimi dersi aldırdınız?
  • Şirket merkezinizde veya üretim tesislerinizin kapısında çalışan güvenlik memurları kriz iletişimi dersi aldı mı veya işe girerken bu konudaki yeterliliklerini sınadınız mı?
  • Markanızı asla tercih etmemiş olan insanlar ile şirketiniz hakkında oluşturulan dedikodulara ilk anda inanan insanların böyle yapmalarının gerçek sebebi nedir, araştırdınız mı?
  • Toplumun ve paydaşlarınızın sizi tanıdıkları haliniz ile evde – ailenizin yanındaki haliniz, tavırlarınız arasında fark var mı? Varsa neden var? Yoksa bir fark olmadığına dair bilinirlik var mı?
  • Piyasada satılan ve algıyı ölçtüğü halde size kurumsal itibar puanı / araştırması gibi isimler altında pazarlanan bilgilere direkt inanmak yerine şirketinizin itibarını doğru bir şekilde nasıl ölçeceğinize hakim misiniz?
  • Gelecek on yıla dair herhangi bir plan, anlaşma, protokol, proje vb geliştirip, paydaşlarınıza veya hissedarlarınıza sunumunu yaptınız mı?
  • Şirketinizin hisselerini alıp-satan yatırımcılarla en az bir kez buluşup onları dinlediniz mi? (onlara PR’cınız tarafından yazılmış enfes bir konuşma yaptınız mı diye sormadım, onları dinlediniz mi, siz dinlerken ekibinizden birileri not aldı mı, sonra ofise dönüp çalışıp kendilerine cevap verdiniz mi?)

Daha çok şey sorabilirim ama uzatmayayım, siz ana fikri anladınız.

Bu soruların en az yarısına güçlü bir “evet” cevabı verdiyseniz durum fena değil, biraz daha güçlü ilerlemeye gayret edin derim. Ama üç-dört evet cevabı çıktıysa durum çok kötü demektir.

PR yönetmek patronun işidir ve her patron bir şekilde hem şirket içinde bu işin yönetimini yaptırmalı ve denetlemeli, ayrıca kendi PR çalışmaları için de ayrı bir PR planı – programı yaptırmalıdır. PR yapmak demek basına konuşmak veya gazeteci ile yemek yemek değildir, bu salt bir iletişim aracıdır. Konuşmanız gerekince iletişimcileriniz sizi konuşturur.

Esas konu şu ki; susmanız gereken yerler ile sadece görünmeniz gereken yerler ve görünmemeniz gereken yerler ve insanlara dokunmanız gereken yerler ile asla dokunmamanız gereken yerler gibi konular ve dahası yatırım planlarınızla ilgili ileride yaşayabileceğiniz sorunların çözümü için oturup birlikte çalışmanız gereken insanlar PR uzmanlarıdır.

Teorik PR bilen ve karşınızda “konuş-konuşma” ve “yap-yapma” gibi seçenekler üstünde ahkâm kesenler PR’cı değil, PR’cı geçinen kimselerdir. Çünkü iyi bir PR uzmanı şahsi yorum yapmaz, planlar ve detaylandırır. Bunu yapabilenleri tercih etmenizi tavsiye ederim. Sizden bir bilgi alınca aklına sizi basınla buluşturmaktan başka bir fikir gelmeyenden ise uzak durun.

Karar ise her zaman patrona aittir. PR uzmanının analizlerini dinleyip kararı kendiniz verirsiniz. Çünkü yatırım da, risk de, şöhret de, itibar da size aittir. Gelecek on yıl içinde örneğin enerji sektörüne girmekle ilgili bir çalışmanız veya düşünceniz varsa burada şirketinizin, markanızın ve patron olarak sizin nasıl karşılanacağınızı ve nasıl yaklaşmanız gerektiğini size PR uzmanı analiz eder ve planlar.

PR iletişim değil ilişki yönetim alanıdır

İletişim algıyı yönetir. Eski adıyla imaj, daha modern tabirle algı, iletişimin olmazsa olmaz sonucudur. Tüm kurumsal iletişim çalışmalarınızda algıya yönelik işler yapabilirsiniz. Ancak bu size ve şirketinize kalıcı bir değer veya itibar kazandırmaz.

Yatırım yapmanız gereken alan kurumsal itibardır ve bu alana yatırım yapabilmek için ilişki yönetimi yapmanız gerekir. İlişkiler, iletişimden farklı olarak halka açık olmayabilir. Bu özelliği sayesinde, iletişimini yapmadan önce, önünüzdeki dönemin işleri üzerindeki risklere ve olası krizlere hazırlanabilir, sizi durdurabilecek taraflarla görüşebilir, onları dinleyebilir ve tüm yatırımlarınızı buradan elde edilen veriler ışığında geliştirerek yönetebilirsiniz.

Burada eksik kalacak bir bilgi, örneğin tarif ettiğim anlamda PR yapmayan bir şirket olmanız, daha fazla risk almanız ve daha fazla kriz yönetmek zorunda kalmanız anlamına gelir.

Özetlemek adına; doğru PR yönetimi hakkındaki önerilerim 10 madde halinde şöyle:

1. PR ve iletişim süreçlerinin farkını iyi bilmelisiniz

Pazarlama iletişimi, kurumsal iletişim ve PR arasındaki farkı bilin ve dikkate alın. Bunları iletişim fonksiyonunun farklı alanları sanmayın. Hangisi önce gelir, hangisi sonra mutlaka buna uyun: İlk olarak PR yapılır, sonra pazarlama ve son olarak iletişim.

2. PR ve iletişim süreçlerinizi modernleştirmelisiniz

Pazarlama iletişimini, kurumsal iletişimi, reklam ve medya iletişimi gibi fonksiyonları kurumsal iletişim veya kurumsal pazarlama adı altında birleştirip yönetebilirsiniz. PR işini bu ikisinin içinden ayırın ve ayrı bir yere konumlayın. Pazarlamadaki yeni yorumları öğrenin ve ekiplerinizin bu konuda eğitim almalarını sağlayın. İsterseniz bu alanda çalışan tüm ekiplerinizi tek bir departman haline getirip ilerleyebilirsiniz. Bu farkları öğrenmesi için İK departmanınıza da talimat vermeyi unutmayın. Onlar çözdükten sonra şirketiniz de hızla gelişecektir.

3. PR yeni konumunda üst yönetime raporlamalı

PR (halkla ilişkiler) yönetimi için üst yönetime (yönetim kuruluna veya icra kuruluna) direkt bağlı ayrı bir bölüm açmalısınız. Burada iletişimci değil PR uzmanı çalışmalı. Yönetiminizin ihtiyacına göre yeni ve gerekli olan tüm raporları, analizleri ve kısa, orta, uzun vadeli analizleri bu bölüme / uzmana hazırlatın.

4. Her türlü kriz senaryosuna hazırlık yapmalısınız

Mevcut ve olası risk ve kriz alanlarınız için şirket içinde PR bölümüne / uzmanına senaryo ve plan çalıştırmalısınız. Aklınıza gelmeyecek şeyler rakiplerinizin veya muhaliflerinizin aklına gelebilir. Şirket üst yönetiminden, kapıdaki güvenlikçiye kadar herkes bir kriz anında ne diyeceğini veya demeyeceğini, neye yetkisi olup olmadığını bilmeli, eğitimini almalı ve yılda en az bir kez tatbikatı (veya İK tarafından sınavı) yapılmalı. Hazırlıkları denetlemeyi unutmayın.

5. Önce yatırım planı, sonra PR, en son iletişimini yapmalısınız

Gelecek yatırımlarınız ve projeleriniz içinde sizi bekleyen riskleri / krizleri nasıl çözeceğiniz konusunda henüz etkileyici paydaşlarla görüşmeye başlamadıysanız yatırımın tamamını kaybetme riski de büyüyor demektir. Özel sektörde örneği çok olan bu tür bir kayıpla karşılaşmamak için PR uzmanları ile çalışmalısınız.

6. Etkileşim odaklı bir PR programına sahip olmalısınız

Tüm dünyada medya ile kamuoyu arasındaki güven krizi büyüyor ve yakın gelecekte yeni nesilde bu fark daha da açılacak. Medyada kendinizi görmeyi, iyi bir haber çıkarttırmayı çok büyük bir başarı olarak görmeyin. Sosyal medya çağında değil, etkileşim çağındayız. Hedef kitlenizle ve paydaşlarınızla mutlaka yüzyüze gelin. Buna uygun PR planı yaptırın.

7. İmaja odaklanmak yerine, kalıcı ilişki geliştirmelisiniz

Kürsü konuşmaları, panel ve konferanslar geçen yüzyılda iyi imaj ve etki yapıyordu. Şimdi uzak ve soğuk kalıyor. İknadan çok hava atmaya yarıyor. Şirketini seven bir patron hava atmaya değil, herkesi ikna etmeye odaklanır. Yeni ilişki yöntemlerini uygulayın. Bilmem ne üniversitesinde konuşma yapmaya gitmek yerine, oradaki bir kulüple sürekli buluşup konuşmanızı ve dinlemenizi sağlayacak bir ortak proje geliştirin.

8. Hedef kitlenizi daha ayrıntılı tanımalısınız

Onların gündelik yaşama dair kararlarını nasıl aldıkları üzerinde (nöro-möro şarlatanlığını kast etmiyorum, kültürden bahsediyorum) araştırmalar ve derinlemesine görüşmeler yapın.

[Not: Bir marka annelere yönelik “Anneler İçin Lüks” başlıklı bir sosyal medya içeriği hazırlamış ve altında da “Sıcak bir kahve, kuaför, makyaj” diye yazmıştı. Bunu okuyan bir anne ise “uykuuu” diye cevap vermişti. Çünkü muhtemelen bu içeriği hazırlayan kreatif arkadaşlar ve iletişimciler (!) hiç anne olmamış veya bir zahmet kendi annelerini bile arayıp konuşmamışlardı.]

9. Muhaliflerinizle sürekli ilişki içinde olmalısınız

Şirketiniz ve yönetiminiz için önemli bilgiler edinebileceğiniz en az iki-üç sivil toplum örgütü veya uzmanlık derneği ile kalıcı ilişki geliştirin. Onları dinleyin, destek olun, yaşatın ve beslenin.

10. Şirketiniz daha iyi tanınmıyor diye PR ajansını değiştirmemelisiniz

PR ajansını yetersiz veya ilgisiz olduğu için değiştirebilirsiniz. Yazıda tarif ettiğim şekilde, PR ile iletişim arasındaki farkı bilmiyor veya anlamıyor diye de değiştirebilirsiniz. (Ajanslara düşük ücretler ödemeye devam ettiğiniz sürece karşınıza uzman olmayan insanlarla çıkmaya devam etmek zorunda kalacaklar. Ticaretin kaderi böyle…) Ama bir dakika!

Belki de sorun iletişimi nasıl yaptığınızla ilgili değildir ve hedef kitlenizde yerleşmiş farklı bilgi ve yaklaşımlar vardır. Ajans yerine, bir PR uzmanı arayın ve şirketinizi ilerletin. Araştırma yaptırmanız gerekirse size sunulan modelleri inceleyin ve salt ankete dayalı ölçümlemeler ile hiçbir kalıcı veya eski sorunu / engeli çözecek ipucunu bulamayacağınızı da her zaman dikkate alın. Çözüm üretmek için gerekirse yeni araştırma yöntemleri talep edin. Esas sorunun nerede olduğunu bulun ve bunu çözecek yeni ve esaslı bir PR planı hazırlatın.


A. Kerem Türkman |2016-04-05T19:54:18+00:003 Şubat 2016|

0 yorum:

Proudly Powered by Blogger.