Görev Çevresinde Algı Yönetimi Odaklı Halkla İlişkiler
Örgüt kendi sosyal çevresi ve görev çevresi ekseninde
faaliyet alanı oluşturmakta, bunun yanında çevreden gelen tüm etkilere tepki
göstermekte, çevreden gelen taleplere göre kendi içinde bir takım düzenleme, değişme
ve gelişme yoluna gidebilmektedir.
Örgütün amaçlarının belirlenmesi ve gerçekleştirilmesini
öncelikle ve doğrudan doğruya etkilemenin yanı sıra, o amaçların şu ya da bu
biçimde gerçekleştirilmesinden yine öncelikle ve doğrudan doğruya etkilenen insan,
grup, kurum - kuruluş ve kitlelerden oluşan çevre görev çevresi olarak adlandırılmaktadır
(Varol, 1993: 214). Görülüyor ki, örgütte görev çevresi olarak tanımlanan
gruplar müşterilerden hammadde sağlayanlara, rakiplerden kaynak sağlayıcılara,
yasa koruyucudan medyaya kadar uzanan geniş bir yelpazede ele alınmaktadır,
'Tüketiciler, üretilerek piyasaya sunulmakta
olan ürün ya da hizmeti satın alan, bunların nitelik ve niceliğiyle ilgili olan
birey ve örgütlerden oluşmaktadır. Algı yönetimi odaklı halkla ilişkiler
uygulamalarının önem kazandığı örgütlerde tüketicilerin istek ve beklentilerinin
dikkate alınması, onlardan gelen veriler doğrultusunda örgütün kendini yenilemesi
kısacası tüketici ilişkilerine gereken Önemin verilmesi, örgütün rekabet
ortamından kolayca sıyrılıp, hedeflerine ulaşmasına yardımcı olacaktır.
Tüketicilerin algılanmasının yanında, örgütün çevresindeki
"rakiplerini" de algılaması önemlidir. Günümüz rekabet ortamında
varlığını sürdürmek ve olumlu bir imajla kalıcı olmak yolunda ilerleyen
örgütlerin, halkla ilişkiler programlarını hazırlarken diğerlerine göre daha
güncel, daha yaratıcı ve daha çarpıcı olabilmesi için, rakiplerini yakından
takip etmesi, bu çalışmaları değerlendirerek kendi çalışma ve politikalarına
yön vermesi gerekmektedir.
Örgütler faaliyet gösterdikleri alanda "hammadde ya da
hizmet sağlayanlarla" da ilişki içindedirler. Hammadde ya da hizmet
sağlayan kuruluşlarla iyi ilişkilerin kurulması, alınacak mal ya da hizmetin
devamlılığı, güvenilirliği ve kalitesi açısından önem taşımaktadır. Örgütler,
varlıklarını devam ettirebilmek için düzenli olarak ve kaliteli ürün ya da
hizmet sunmak zorundadırlar. Algı yönetimi odaklı halkla ilişkiler uygulamaları
sonucunda elde edilecek bilgiler ekseninde örgütün hammadde ve hizmet sağlayanlarla
güvene dayalı, örgütün imajı ve kalite anlayışına uygun ilişkiler kurması
önemlidir. Algı yönetimi odaklı halkla ilişkiler uygulamalarının bu aşamadaki
işlevi, örgütün tüm mal ve hizmet politikalarını hammadde ve hizmet
sağlayanlara bildirmek ve onların da örgütün kendi normları, politikaları,
hedefleri doğrultusunda davranmalarım sağlamaktır.
Bu hizmetlerin sunulmasında örgütler, her zaman öz
kaynaklarıyla yeterli sermayeyi sağlayamazlar. Çalışma yaşamında kredi,
müşterinin kişisel sorumlulukları, ekonomik durumları, tecrübesi, karar verme
yeteneği ile yakından ilişkilidir. Görülüyor ki, örgütün görev çevresi
ekseninde üzerinde durulması gereken bir diğer etken "hissedarlar, kaynak
ve kredi sağlayanlar" dır (Kocabaş, Elden, Yurdakul, 1999: 88). Kredi
talep edenlerin ekonomik durumunun dolayısıyla piyasadaki imajının
incelenmesi konunun en önemli yanım göstermektedir. Örgüte kaynak sağlayanlar,
ödemelerden duyulan doyum ve alışverişlerdeki dürüstlük kriterleri üzerinde
durarak değerlendirmelerini yapmaktadırlar (Ataol, 1991: 49).
Örgütlerin çalışmalarım düzenleyen ve denetleyen bir
özellikler taşıyan, örgütün uygulama alanını doğrudan doğruya etkileyen
yönetmelik ve yasaları düzenleyen yerel yönetimleri kamu yönetimini, fikir
liderlerini ve uluslar arası örgütleri de görev çevresi içinde ele almak
gerekmektedir (Öncü, 1982: 63). Bu anlamda ele alacak olduğumuzda, örgütün
kuruluş yerinin seçiminde yerel çevrede yaşayan kişilerin eğitim, barınma,
ulaştırma, beslenme ve sağlık gibi ihtiyaçlarının giderilmesinde görev üstlenen
valilikler, belediyeler, il özel idaresi gibi kuruluşlar da örgütün görev
çevresi içinde yer almaktadır. Yerel yönetimlerin örgütün faaliyetleri,
hizmetleri, görünümü, toplumsal açıdan çevreye olumlu ya olumsuz etkilerini
saptayarak, denetleyici rolü söz konusudur. Örgütler bu alanda halkla
ilişkiler politikaları dahilinde, örgütü ve faaliyetlerini doğru bir biçimde
aktararak yerel yönetimlerle işbirliği içine girebilmelidirler. Örgütler
açısından yerel yönetimlerle yapılacak ortak çalışmalar toplumda oluşturulmak
istenilen olumlu imajı desteklemek adına büyük bir etkendir. Bu anlamda yerel
yönetimlere Örgütü ve örgütün faaliyetlerini doğru ve istenilen biçimde
aktarabilmek algı yönetimi odaklı halkla ilişkiler politikalarının örgüt içinde
işgal edeceği yer ile doğru orantılıdır. Yerel yönetimlere örgütü tüm
hatlarıyla tanıma fırsatının örgüt tarafından ortaya konulması, örgüte olan
güveni ve desteği arttıracak, bu da örgütün hem içsel hem de toplumsal anlamda
gelişmesini olumlu anlamda etkileyecektir.
Devletin siyasal gücünün temsilcilerinden oluşan 'kamu
yönetimi' grubu, ekonomik faaliyetlerde yaşam kalitesini yükseltebilmek için
Örgütlerin çalışmalarına yön vermektedir. Kamu yönetiminin temsilcileri bir
örgütün ulusal anlamdaki fonksiyonu, etkinlikleri ve faydaları ile
ilgilenmektedir (Kocabaş,Elden,Yurdakul, 1999: 91). Halkla ilişkiler uygulamalarıyla,
kamu kurum ya da kuruluşlarla kurulacak olumlu ilişkiler, yasalar çerçevesinde
bir takım avantajlar elde edilmesini ve örgütün onların gözünde dürüst bir
müessese olarak kabul edilmesini sağlaması açısından önemlidir.
Örgütlerin en önemli hedef kitlesi durumunda bulunan
müşteri ve kamuoyu liderlerinin bölgesel ve demografik özelliklerini, gelir
durumlarını, örgüte karşı olan tutumlarını öğrenmek, halkla ilişkiler
politikalarım ve uygulamalarının kabul edilebilirliğini arttıracaktır. "Kamuoyu
liderleri' olarak adlandırabileceğimiz grup, açıkladıkları olumlu ya da
olumsuz görüşleri ile bireyleri örgüt hakkında etkileyebilen ve yönlendirebilen
politikacı, yazar, gazeteci, akademisyen ya da din adamı gibi çeşitli meslek ve
konumlarda olan insanları içermektedir. Çoğu zaman yeni bir görüşün
benimsenmesi, ancak fikir liderlerinin öncü görevini üstlenmesi ile mümkün
olmaktadır. Bu nedenle bireylerde örgüte karşı olumlu zihinsel süreçlerin gelişmesi
yolunda atılacak en önemli adımlardan birisi de kamuoyu liderleri iyi sıkı bir
iletişim içinde bulunmak, geniş halk kitlelerini etküemeleri nedeniyle örgütün
tüm faaliyet ve çabalarını bu gruba da doğru bir biçimde aktarmak algı
yönetimi odaklı halkla ilişkiler uygulamalarına düşmektedir.
Örgütlerin görev çevresi içinde sayabileceğimiz diğer bir
grup da 'bayiler ve bağlı kuruluşlar'dır. Bayiler Örgütün müşterilerle olan
bağlantısı olarak nitelendirilmektedir (Kocabaş, El den, Yurdakul, 1999: 97).
Bayiler bir yandan ürünün ya da sunulan hizmetin kaliteli olmasını isterlerken,
diğer yandan da örgütün yakından ilgisini beklerler. Ürünün ya da hizmetin
kalitesi şüphesiz örgütün imajını doğrudan etkilemektedir, bunun yanında ürün
ya da hizmetin kalitesi bayilerle müşterileri arasındaki itibarı da etkilemektedir.
Örgütün görev çevresini sıralarken, örgütün iş dünyasında
ilişki içinde bulunması gereken ve kendisini dış dünyaya lanse etmesinde bir
aracı kanal konumunda olan 'medya' da oldukça önemli bir yere sahiptir. Çünkü
medya, genel halk kitlelerine ulaşmada son derece etkin bir rol oynamaktadır.
Günümüzde, bir örgütteki en temel faaliyetlerden birisi, medya ile ilişkiler
vasıtasıyla örgütün icraat ve çalışmalarının kamuoyuna duyurulması suretiyle
tanmırlık, destek ve meşruluk kazanma çabalarıdır. Örgütte yürütülmekte olan
halkla ilişkiler faaliyetleriyle, etkili bir medya ilişkileri sistemi oluşturulmalı,
duyurulmak istenen mesajlar hedef kitlelere bu şekilde iletilmeli, böylece
toplumun belli kesimleriyle karşılıklı anlayış ve işbirliğine dayanan bir
köprü meydana getirilmelidir (Oktay, 2002: 101). Algı yönetimi odaklı halkla
ilişkiler uygulamaları ile medyaya hitap edilirken, medyada ilişki kurulacak
kişileri doğru olarak saptamak, yeri ve zamanı iyi tayin etmek, medyanın ilgi
çekici haber beklentisine uymak, kısacası, medya ile her türlü çalışma
kolaylığı ve imkanı yaratma çabası içine girmek son derece etkili sonuçlar
doğuracaktır (Ertekinb, 20n0: 56). Algı yönetimi odaklı halkla
ilişkiler çalışmaları, medyanın her türlü sorusuna birinci ağızdan cevap
verme, dürüst ve açık bir medya ilişkileri politikası yürütme, verilen
bilgileri ya da yapılan açıklamaları anlaşılır bir dilde yapma, proaktif
biçimde planlanmış, kurallara bağlanmış, düzenli işleyen, tutarlı ve kişisel
güvene dayalı ilişkiler politikası gütme beklentilerini saptayabilmeli ve
bunlara karşılık verebilmelidir. Bunlar örgütün tanınaabilirliği, geleceği ve başarısı açısından son derece önem
taşıyan unsu !ardır.
Örgütün görev, çevresi açısından yakından ilintili olduğu
bir grubu da 'teknoloji' ya da teknolojik gelişmeler oluşturmaktadır. Örgülün
uygulamakta olduğu halkla ilişkiler çalışmaları ile stratejik iletişim planlan,
teknolojik gelişmeler de göz önünde bulundurularak hazırlanın a lıdır. Günün
V»2rhangi bir saati istediği bilgiye internet ycîuyla ulaşabilen
hedef kitlenin, örgüt hakkındaki tutum, davranış ya da zihinsel algılama süreci
gerek zaman açısından ele alındığında ^erekse bireylerde istenilen imajı
yaratma konusunda son derece önemli bir
kolaylık aynı zamanda halkla ilişkiler politikası olması gerekli bir durumdur.
Oluşturulan dinamik iletişim ortamı,
sürekli güncellenmiş, taze doküman olanakları ile internet ortamı bireylerin
algılamalarına ulaşmada ve ona göre halkla ilişkiler politikaları geliştirmede
kolaylık olarak görülebilir (Kadıbeşegil, 2003:147).
Örgütün görev çevresi içinde sayabileceğimiz bir diğer
grubu da 'sivil toplum kuruluşları' oluşturmaktadır. Sivil toplum kuruluşları
olarak adlandırdığımız sektör, asıl olarak kamusal yaşamın tüm alanlarını i-
çermektedir. Bu alanların içerisinde ulusal ve yerel idareleri ya da
hükümetleri sayabileceğimiz gibi, üyelik bağları olan, diğer organizasyonları
da bu alanlara dahil etmek mümkündür (Black, 1995: 87). Sivil toplum
kuruluşları, sosyal sorunlara çözümler bulma ya da toplumu etkileyecek önemli
konulara destek olma gibi doğrudan hizmetler sunmaktadırlar (Caywood, 1997: 482). Sivil toplum kuruluşlarına yönelik olarak
yapılacak halkla ilişkiler uygulamalarında önemli olan ticari amaç güdülmeyen,
tamamen nötr bir rol seçme zorunluluğudur (Black, 1995: 87).
Bu nedenle sivil toplum kuruluşlarına belirlenen
halkla ilişkiler uygulamasıyla seslenilirken, bu
kuruluşların dar olan finansal kontrolleri, zaman skalaları ve bazı durumlarda
pozisyonlarını uzun vadeli bir biçimde birikimli olarak kullanmak ve işletmek
zorunluluğu göz önünde bulundurulmalıdır. Şüphesiz ki bunların anlaşılmasında,
kime ne şekilde hitap edileceğinin stratejilere dönüşümünde algı yönetimine
oldukça önemli görevler düşmektedir. Sivil toplum örgütlerinin üyelerine
seslenmek, onların ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamak, onlarla yüz yüze
görüşmeler yaparak kuruluşun amaçlarını, hedeflerini anlamaya çalışmak, örgüt
ve sivil toplum kuruluşları arasında yakın ve sıcak ilişkiler kurulma yoluna
gitmede atılmış önemli bir adımdır (Black, 1995: 92). Bunun yanı sıra sivil
toplum kuruluşunun misyonuyla ilişkili politikalar formüle edilmeli (Caywood,
1997: 490), iletişimsel fonksiyonlar bütünleşik ve gelişmiş bir organizasyonel
perspektifte ele alınmalıdır. Böylece sivil toplum kuruluşunun kişiliğinin
anlaşılmasında da önemli bir adım atılmış olacaktır.
Toplumsal Çevre
Açısından Algı Yönetimi Odaklı Halkla İlişkiler
Örgütler, toplumda bazı ihtiyaçlara cevap vermek, belli
amaçlara hizmet etmek için kurulmuşlardır. Çevreleri ile etkileşimleri
sonucunda biçimlenmekte, toplumsal ihtiyaçlardaki değişmelerin uzantısı olarak
gelişmektedirler. Örgütler, olumlu bir kimliğe sahip olmak ve bunu sürdürmek
bakımından yalnızca çalışanların ve görev çevresinin gözünde yücelmeyi
aramakla yetinmemektedirler. Örgütler, toplumsal bir takım sorumluluklarını
da yerine getirerek, onların dışında kalan toplum kesimlerinin gözünde de
yücelmeyi aramak zorundadır. Örgütlerin hızla değişen ekonomik, sosyal ve
politik çevrenin ihtiyaçlarına cevap verebilme gereksinimi sonucunda ortaya
çıkan, örgütün etik kurallarıyla yakından ilgili olan ve örgütün sosyal
normlarıyla ilişkilendirilen kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı, örgütün
toplumsal çevresi, halkla ilişkiler politikaları ve algı yönetimi ile yakından
ilgilidir.
Kurumsal sosyal sorumluluk, kurumların toplumdaki öncelikli
ekonomik işlevlerinin dışındaki gönüllü ve kar amacı gütmüyor görünen
faaliyetlerini kapsamaktadır. Bu faaliyetler ekseninde, yasal gerekliliklerin
ya da görevin gerektirdiği bir takım aktivitele- rin ötesindeki davranışlar
sosyal sorumluluk kavramı ile ifade edilmektedir. Aynı zamanda kurumsal sosyal
sorumluluk, kamu politikalarındaki stratejik müdahaleleri de kolaylaştırmaktadır
(L'Etang,Pieczka, 2002: 157-160).
Görülüyor ki, ticari çıkarlardan arındırılmış, topluma ve
evrensel değerlere karşı duyulan sorumluluğun bir strateji haline dönüştürülmesi
ile örgütün kurumsal sosyal sorumluluğu oluşmakta, bu oluşum da toplum gözünde
beğeniliyor olmanın formülü olarak sunulmaktadır. Gurur duyulan, güvenilen
bir Örgüt olmak ve 'kar' odaklı olmanın ötesinde insanlığın evrensel
değerlerinin de gözetildiğinin mesajlarını üreten kurumsal sosyal sorumluluğun,
sadece mensup olunan sektör içinde değil, aynı zamanda diğer sektörlere lcarşı
da bir meydan okuma halini alması, algı yönetimi odaklı halkla ilişkilerin
örgüt içindeki işlerliğine dayanmaktadır (Kadıbeşegil, 2003: 20).
Grunig'e göre, "kurumsal sosyal sorumluluk ve kusursuz
halkla ilişkiler, örgütlerin özel çıkarları ile toplumun ve kamunun çıkarlarım
dengelemektedir, örgüt istediği yönde hareket etme özgürlüğüne sahip olmalıdır
ki, hem kar elde etmede, hem de diğer hedeflerine ulaşmada bunu hissetmelidir"
(1992: 240). Açıkça, kurumsal sosyal sorumluluğu stratejik bir düzeyde halkla
ilişkiler uygulamasımn merkezi olarak görürken, örgütsel düzeydeki
sorumlulukların tanımlanmasında da halkla ilişkiler için ayrı bir rol
biçilmektedir. Bu konuda Grunig, halkla ilişkilerin rolünün Örgütün sorumlu ya
da sorumsuz olarak ne yaptığını ve sorumsuz herhangi bir eylemin etkilerini
tamir etmek için ne yapıldığını kamulara iletmeyi de kapsadığını söylemektedir.
Bu sonuca göre de, algı yönetimi odaklı halkla ilişkiler anlayışının bazı
durumlarda örgütsel etik kodların inşasında, bazı durumlardaysa, örgütsel
etiğin izlenmesinde görev alması gerekli gözükmektedir.
Freidman'a göre ise,
örgütler içinde faaliyet gösterdikleri toplumun ve dünyanın birer parçası olup,
topluma ve insanlığa karşı sorumluluklarını yerine getirme yükümlülüğü
altındadırlar. Örgütler en temel seviyede hukuki yükümlülüklere uyma, vergi ö-
deme, çalışanlarına adil davranma gibi bir takım mecburi davranışlar sergilemek
durumundadırlar. İkinci seviyede ise, örgütün çevreye verebileceği olası
zararları göz ö- nünde bulundurarak, çevrenin korunması, kirliliğin önlenmesi,
örgütün ürünlerinin zararlı amaçlar için kullanılması olasılığına karşı sıkı
kontrollerin ve önlemlerin alınması gerekmektedir. Üçüncü aşamada ise, örgütler,
sağlıklı bir toplum yaratmaya yönelik tüm sorumluluklara uyma ve tüm toplumsal
problemlerle mücadeleye katkıda bulunma görevlerini gönüllü bir biçimde
üstlenmelidirler (Oktay, 2002: 70). Freidman için kurumsal sosyal sorumluluk
anlayışının kabul edilebilir olmasının tek yolu, yapılan işin tamamen kişisel
çıkarlardan soyutlanmış olması ve bu gibi eylemlerin Örgütün çıkarlarını
gözetebilecek bir zeminde meşruiyet kazanmasıdır (L'Etang& Pieczka,
2002:161).
Görülüyor ki, kurumsal sosyal sorumluluk anlayışının
meşrulaşması için, örgütte bazı geçerli ahlaki temellerin bulunması gerekmekte
bunun yanında kurumsal sosyal sorumluluk programlarının, örgütün ekonomik
fonksiyonundan uzak geniş bir dizi faaliyeti kapsadığı da göz önünde bulundurulmalıdır.
Spor ve sanat sponsorluğu, yardım derneklerine bağış,
donanım, profesyonel danışmanlık, eğitim ve teknoloji alanındaki yardımlar
şeklinde, örgüt sosyal sorumluluk anlayışını sergileyebilir. Kurumsal sosyal
sorumluluk, örgütün dışarıya yansımasında halkla ilişkilerin amaçları için
kullanılır, dolayısıyla sosyal sorumluluk, halkla ilişkilerin vazifesi ve
yerel topluluklar gibi belli hedeflere mesaj vermek olarak görülmektedir.
Sosyal sorumluluk, halkla ilişkiler uygulamalarıyla
kendini bulmakta, ancak istenilen yönde gelişmesi için de algı yönetimi anlayışıyla
halkla ilişkiler uygulamaları bütünleştirilmeli dir. Algı yönetiminin buna
olumlu katkıları, toplumda tüm bakış açılarının seslendirilmesi, yanlış
bilginin yerini doğru bilginin alması, uyumun uyumsuzlukla yer değiştirmesi,
kamu onayının gerekliliklerinin vurgulanarak, örgüt yönetimlerinin geliştirilmesi
ve toplumsal sistemlerin değişen ihtiyaçları ve çevreyi kabul etmesine yardımcı
olması şeklinde sıralayabiliriz. Bu yolla, algı yönetimi odaklı halkla
ilişkiler faaliyetleri, sosyal sorumluluk anlayışının, etiksel standartları bir
araya getirme yoluyla, uygulamanın profesyonelleşmesine katkıda bulunmaktadır.
Algı yönetimi odaklı halkla ilişkiler demokrasiyi destekleme ve onun
ilerlemesine katkıda bulunması kadar, uzlaştırıcı fonksiyonu içinde aslında
etiktir de (L'Etang&Pieczka, 2002: 175). Kamu çıkarını destekleyen
alternatif iddia, tarafsızlık ve nesnelliğe göndermede bulunmakta, kamu
çıkarının bozulduğu yerde değişim için örgüte yardım etmekte ve bu özellikle
de toplumdaki uyum düşüncelerinin birleştiğinde, sosyal bir bütünlük
tamamlanmış olmaktadır.
Özge UĞURLU
0 yorum: