Motivasyon Unsurlarının Algı Yönetiminde Kullanılması
Halkla ilişkiler yönetsel bir işlevdir. Halkla ilişkilerin
yönetsel boyutu, tanımlanmış örgüt amaçlarına ve felsefelerine ulaşmada
kolaylık sağlamaktadır. Çünkü halkla ilişkilerin örgüt içinde işleyişi
sağlayacak felsefesinin, bu işleyişi devam ettirecek yöntem ve tekniklerinin,
sürecin sonunda kullanabileceği denetim ve kontrol mekanizmalarının varlığı
örgüt içindeki iletişimsel süreci etkilemektedir. Bu süreçte halkla
ilişkilerle ortaya konulacak uygulamalarda, bireyleri anlamlandırma ve
tanımada algı yönetimi anlayışı devreye girmekte, bireylerin örgüt içindeki
yaşantıları algılanarak ve yorumlanarak bu sürece destek verilmektedir.
Halkla ilişkiler uygulamalarında kullanılan bir takım
motivasyon unsurları bireyi algı yönetimi çerçevesinde harekete geçirmede örgüt
için Önem arz etmektedir. Buna göre motivasyon, hedef kitlenin devamlı değişen
taleplerine yetişebilmek ve onları karşılamak için, örgüt içinde üstün
performanslı bireyler yaratabilme ihtiyacı sonucunda gelişen bir süreci
tanımlamaktadır. Böylece çalışanların sahip oldukları enerji ve aktivite
harekete geçirilerek, örgütün amaçlarının başarılı bir biçimde
gerçekleştirilmesi sağlanacak, çalışanların görevlerinde etkili ve verimli
olması hedeflenecektir (Peker, Aytürk, 2002: 60). Örgüt içinde bireyin motive
olmasının, bireyin algılama ve gereksinimleri, örgütün bireye sağladığı
imkanlar, örgüt içerisinde hakim olan genel atmosfer, bireyin beklenti
derecesi, başarılı olma güdüsünün saptanması ile yakından ilişkili olduğu
görülmektedir.
Örgüt içinde bireylerin ihtiyaçlarının bilinmesi,
hangilerinden yoksun olduğunun saptanması, bireylerin bu gereksinimlerin giderilmesi
sonucunda nasıl davranışlar sergileyeceğinin önceden görülmesi bireylerin ne
şekilde bir davramş göstereceğine ilişkin göstergelerdir. Bu göstergeleri
motivasyona yönelik kuramlarla desteklemek mümkündür. Maslow/un
ihtiyaçlar teorisine göre bireylerde kendisine göre çekici olarak addedilen
her hangi bir unsura karşı harekete geçme güdüsü ön plandadır. Buna göre algı
yönetiminin, örgüt içindeki bireylere yoksunluktan kurtulmak için bir takım
çekici çözümler sunmak, örgütteki motivasyonun sağlanmasında önemsenmesi
gereken bir unsurdur. McCelland'ın kuramına göre başarı güdüsü, örgüt içi
motivasyonun sağlanmasında Önemlidir. Buna göre, başarı ve güç ihtiyacı
doyurulmamış kişilere daha fazla güç, liderlik ve başarı olanakları sunmak,
bağımlılık ihtiyacı giderilmemiş bireylere de bu yönde, lidere uyma gibi bir
takım örgütsel roller biçme, motivasyonunu arttırılmasını sağlayacaktır.
Kişilik değeri kazanımı sosyal yaşam dahilinde düşünülebilecek önemli bir
beklenti unsurudur. Birey belli bir davranışı belli kategorilerde algılayarak,
davranışa belli değerler yüklerse, bu değerin tutarlı olabilmesi için
güdülenecek yani, Festinger'm ifade ettiği tutarsızlık halini yaratmamaya
motive olacaktır. Adamsan, Festinger'm ilkesine oturttuğu eşitlik anlayışı
ilkesi doğrultusunda bakacak olursak da, birey örgüt içinde kendisine eşdeğer olarak
gördüğü bireylerle kendisini karşılaştıracak, onlardan daha değerli olma
gayreti içine girecektir. Herzberg'in iki boyutlu kuramında ise, bireylerin
örgüt içinde gerçek anlamda motive olmaları için takdir edilme, başarı
getirecek iş sorumluluğu alma ve yükselme olanaklarına sahip olma gibi
koşulların bulunması gerekliliğinin altını çizmektedir (Mc.Quail-Windahl,
1993: 55). Bu koşullar sayesinde birey kendisine değer verildiğini algılayacak,
iş ortamında kendisine atfedilen bu değeri yükseltmek için daha fazla motive
olacaktır.
Algı yönetimi anlayışı, bireylerin gereksinimlerinin var
olduğunu öncül olarak kabul ederek, bu gereksinimlerin bireye göre değişkenlik
gösteren yönlerinin algılanması koşulunu gerçekleştirdikten sonra, bu gereksinimlerin
karşılanması için örgütsel özendiricileri ortaya koyabilmeli, bireyin örgütsel
amaçlar doğrultusunda harekete geçmesini sağlayabilmelidir. Bu özendiriciler
fiziksel bir takım özendiriciler olmaktan çok örgütsel düzeyde başarı, güç
elde etme gibi sonradan kazanılan güdüler olmalıdır. Algı yönetimi odaklı
halkla ilişkiler uygulamalarıyla bireylere, ücret artışı, teşvik primi, terfi,
statü vb. özendiriciler sunulmalı, bu sunum yapılırken de bireylerin kişisel
özellikleri ve gereksinimleri göz önünde bulundurulmalıdır. Örgüt içinde
çalışanlara ulaşılacak örgütsel hedeflerin yararlılığı hakkında bilgi
verilmesi ve bunlara Örgüt içinde biçilen değerin öneminin vurgulanması
motivasyonun oluşumu açısından önemli bir diğer unsurdur. Böylece birey
sonucunu gördüğü ve değerini önemsediği bir davranışa yönelmek için daha fazla
motive olacaktır. Bu da motivasyonun sağlanmasında algı yönetimi odaklı halkla
ilişkilerin önemini vurgulamaktadır.
Motivasyon unsurlarının algı yönetiminde kullanımına dair
bir diğer unsur da, çalışanların moralini yüksek tutabilmek için, iş ve örgüt
ortamının istenilen biçimde düzenlemesidir. Özellikle, çalışanın yaratılan
başarıda, üretsel artı değerde payının ve rolünün büyük olması, çalışanın
moralini yükselteceği gibi, iş verimini de olumlu yönde etkileyecektir.
Burada örgüt içi motivasyonun sağlanmasında moralin değişkenliğini olumlu
yönde, örgütün lehine çevirmek algı yönetimi odaklı halkla ilişkiler
uygulamalarıyla mümkündür. Bu nedenle çalışanın moralinin yüksek tutulabilmesi
için, yönetsel etkinliklerde daha dikkatli, iş ve örgütsel ortamda da daha
özendirici davranılması gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, tüm bu örgütsel süreçlerde bireye
ulaşmada önemli bir sistemi algı yönetimi odaklı halkla ilişkiler uygulamaları
sunmaktadır. Bireyin başarısının altında bir takım psikolojik süreçlerin
yatacağını düşünen algı yönetimi anlayışı, bunları ortaya çıkarmada ve
bireylere ulaşmada, bu süreci halkla ilişkiler uygulamalarıyla birleştirmektedir.
Bu nedenle bireylerin örgüt içindeki istek ve ihtiyaçlarının belirlenmesinde,
anlaşılmasında ve giderilmesinde algı yönetimi odaklı halkla ilişkiler
uygulamalarının önemini yadsımak mümkün değildir.
Algı Yönetimi ile
Verimlilik ve İş Doyumu Arasındaki İlişki
Dinamik, değişken ve karmaşık çevre şartlarında hayatını
sürdürebilmek için bir örgüt, üretim girdilerini etkin bir biçimde kullanmak
dolayısıyla maliyeti azaltmak ve kaliteyi yükseltmek durumundadır. Örgüt için
girdi konumunda olan birey, diğer girdileri kullanan, üretimi gerçekleştiren,
çıktı olarak mal ve hizmet sunan aktif bir konuma sahiptir. Böylece, birey
Örgüt içinde merkezi bir yeri teşkil etmektedir. Onun, hem işe, hem Örgüte, hem
de içinde bulunduğu topluma bakış açısı, kabiliyeti, tutumu, bilgisi, davranışı
verimliliğini ve etkinliğini etkileyecektir. Bundan dolayı, bir örgüt,
çalışanını daha çok çalışmaya, üretmeye motive edebildiği ölçüde onun
verimli olmasını sağlayabilir. Örgütün verimli
olabilmesi için çalışanların kendilerini değerli hissetmeleri ve çalışanların
bu yönde güdülenmesi, bu doğrultuda düşünce ve davranış içinde olması gerekmektedir.
Örgüt içinde çalışanlar arasında adaletin tesis
edilememesi, eşitlik öğesinin çalışanlara yansıtılamaması, verimliliği
engelleyen en önemli faktörlerdir. Çalışanlar, bu adaletsizliği görev
dağılımından, yükselmeye, kişilere karşı takınılan tavra kadar birçok ‘ alanda
kendilerince tespit edebilmektedirler. Bunun olmaması için, algı yönetimi
doğrultusunda, Örgüt içinde yükselme kuralları ve kıstasları iyi belirlenmeli,
bu ölçülere uyanlar, hiçbir ayrıma tabi tutulmadan terfi ettirilmelidir. Bunun
yanında, örgüt içindeki iş ve görev tanımları net bir biçimde çalışanların
önüne konmalı, çalışanların neleri yaptıklarında, nasıl tepkilerle
karşılaşacakları belirtilmelidir. Böylece, birey kendi görev ve sorumluluklarını
yerine getirerek neyi, nasıl yapması gerektiğini bilerek, verimliliği sağlamış
olacaktır.
Verimliliğin sağlanmasında örgüt içinde çalışanın iş
doyumunun en üst seviyede tutulması ve Örgüt içinde örgütsel çatışmaya yol
açmayacak şekilde oluşturulacak rekabet ortamının varlığı da algı yönetimi ile
yakından ilişkilidir. Bu noktada, Lawler ve Porter'ın verimlilik ve iş doyumu
arasındaki ilişkiyi açıklayan modelini incelemek faydalı olacaktır. Modele göre
başarım, içsel ve dışsal ödüllere yol açmakta, bu Ödüllerin adaletli olarak
algılanması sonucunda da çalışanda iş doyumu beklenmektedir (Davis, 1962: 32).
Modelde doyum ve verimlilik birbirini izleyen dairesel bir ilişki içinde
olmaktadır. Buna göre de başarımın Ödül ve doyumu sağladığı, bunların da
algılanan yüksek bekleyiş nedeniyle daha fazla çabaya yol açtığını
varsayılmaktadır.
Algı yönetimi odaklı halkla ilişkiler uygulamalarında
verimlilik ekseninde iş doyumu amaçlı ele alınması gereken önemli noktalardan
birisi de şudur: Her birey birdir ve tektir. Her birinin ayrı ruhsal ve
fiziksel özellikleri vardır. Her biri farklı değer, ilgi ve amaçlara sahiptir
(Davis, 1962: 22-29). Algı yönetimi odaklı halkla ilişkiler uygulamalarıyla,
farklı bireylere onlara uygun olan farklı uygulamalarla yaklaşmak, onların
motive edilmelerinde ve iş doyumlarının arttırılmasında, bireysel beraberinde
de örgütsel başarıyı getirmektedir. Kötü çalışma koşullarının, aşırı bilgi
yükünün, örgüte olan güvensizliğin, iş tanımının eksik ya da yanlış olmasından
kaynaklı monotonluğun, engellemenin ve iletişim eksikliğinin neden olduğu
stres unsurlarını da ortadan kaldıracak faaliyetler göstererek, algı yönetimi
odaklı halkla ilişkiler uygulamaları bu süreci tersine çevirmeli ve Örgütün
lehine işlemesini sağlamalıdır.
Örgüt içinde bireylerin iş doyumunu ve verimliliğini
artırıcı yöntemlerden birisi de yarışma güdüsünün teşvik edilmesidir. Ancak
bunu gerçekleştirirken, bireylerin ya da grupların karşısındakiler! rakip,
olarak görmelerini önleyici tedbirler alınmalıdır. Algı yönetimi odaklı halkla
ilişkiler uygulamalarıyla, yarışmanın çatışmaya dönüşmesini önleyebilmek ve
bireyin daha verimli olmasını sağlayabilmek için, bireylerin üzerinde
anlaşabilecekleri ve ortaklaşa gerçekleştirebileceklerine inandıkları büyük
hedeflerin ortaya konulması yoluna gidilmektedir.
Görülüyor ki algı yönetimi odaklı halkla ilişkiler, örgütte
verimliliği esas alan faaliyetler doğrultusunda, özellikle çalışanın var olan
azmini ve çalışma hırsını koruyabileceği, başarılarını sürdürebileceği ortamı
ve yapısal durumu devam ettirmelidir.
Ödül ve Ceza
Mekanizmalarının Algı Yönetiminde Kullanılması
Her birey başkaları tarafından takdir edilmeyi ister.
İnsanın doğasında var olan bu duygu çerçevesinde, bireyler örgüt içinde ve
dışında bir bekleyiş içine girmektedirler. İyi yaptığı bir görevden dolayı
birey kendisini mutlu hissederek, bir şey üretmenin, ürettiği şeyin de diğer
insanlara faydalı olduğunu görmenin doyumunu yaşamaktadır. Yaptıklarının,
kendisinin başarı olarak nitelendirdiği işlerin, başkaları tarafından takdir
edileceğini bilmesi, onun daha verimli bir şekilde çalışmasını sağlamaktadır.
Adams'ın 'Eşitlik Kuramı' çerçevesinde ö- düllendırme
incelendiğinde, bu kurama göre bireyin sahip olduğu eğitim, beceri, fiziksel ve
kişisel özellikler, gösterdiği çaba, yaratıcılık, örgüte bağlılık gibi
unsurlar 'girdiler' olarak ifade edilmektedir. Bunun yanında örgütün sağladığı
ücret, ikramiyeler, sigortalar, iş güvenliği, terfi, statü simgeleri, maddi ve
manevi takdir, süpervizyon, sağlıklı bir iş ortamı gibi öğeler de 'çıktılar'
olarak tanımlanmaktadır. Adams'a göre örgüt içinde bireyler, örgüte vermiş
oldukları girdileri ile örgütün bireye sağlamış olduğu çıktıları özel bir
kıyaslamaya tabi tutmaktadırlar (Özer, 2003: 221). Örgüt içinde bir bireyin
elde ettiklerinin, bunları elde etmek için harcadıklarına oranı (girdi ve
çıktı oranı) diğerlerinden farklıysa, birey bu kurama göre eşitsizliğe
uğradığını hissedecektir. Öyleyse gerçekte alman ödüllerle, çalışanın eşitlik
anlayışı bağdaşmadığı zaman bilişsel uyumsuzluk söz konusudur. Eşitlik
örgütteki ödül sisteminin adilliğiyle; Ödüllerin çalışanların beklediklerine
ne ölçüde yakın olduğuyla ilgilidir, Herzberg'in kuramında da görüldüğü gibi,
işin kendisinden kaynaklanan içsel ödüller daha fazla motive edicidir. Bu nedenle
örgüt içinde içsel ve dışsal ödüller arasındaki denge sağlanmalıdır.
Bu kuramın yanı sıra, Porter ve Lawler 'm 'Beklenti-Değer' kuramım
örgütlerdeki ö- düllendirme sistemi doğrultusunda inceleyebiliriz (Davis,
1962: 32). Örgüt içindeki birey, kendi ihtiyaçlarını karşıladığı sürece elde
edeceği ödülü değerli olarak görmektedir. Birey bu doğrultuda harekete
geçerken sarf edeceği çaba ile Ödüle atfettiği değeri kıyaslayacak, eğer çabası
ödülün değerine değecek bir durumda ise o yönde harekete geçecektir. Bunun
sonucunda motive olarak belli bir başarı elde etmesinde bireyin yetenekleri,
rol algıları, bilgi donanımı, kararlılığı ve yaptığı işe uygun olup olmaması
Ö- nemli faktörlerdir. Görüldüğü gibi bireyin ödül beklentisinin sonucunda
belli davranış kalıpları doğmakta, birey bunu başarıyla sonuçlandırırsa
Ödüllendirilmekte ve aynı davranış kalıbını sürdürmektedir. Eğer
ödüllendiremezse birey, çabalarının bu sonuca değmeyeceğini düşünerek, yaptığı
işe karşı motivasyonunu kaybedecek bu da iş verimliliğini ve başarısını olumsuz
yönde etkileyecektir. Bunun yanın sıra, örgüt içinde başarılar yalnızca
teşekkür edilmek suretiyle, ödülle desteklenmeden takdir edilirse, bireylerin
zamanla motive olmasında da düşüş görülecektir. Bu nedenle, zaman zaman maddi
değerler ihtiva eden ödüllerin verilmesi (ikramiye, yurt dışı gezileri vb.),
bireyin yaptığı işin kalitesinde, maliyetinde, daha hızlı yapılmasında
değişikliklerin olmasını sağlayacaktır.
Ödüllendirme mekanizmasının işletilmesinde algı yönetimi
odaklı halkla ilişkiler uygulamaları önemlidir. Çünkü bireylerin ne tür ödül
sistemleriyle motive olabileceklerinin ve hangi ödüllerin bireyi çalışma
hareketine iteceğinin bilinmesi son derece önemli bir husustur. Bireylerin
önemsemedikleri ya da ilgilenmedikleri ödüllerle başarılarının talidir
edilmesi, elbette ki bireyi motive etmekten çok, örgüte olan güvenini ve
çalışma istemini sarsacaktır.
Örgüt Kültürü ve İkliminin Algı Yönetimindeki Rolü
Örgüt kültürü; "bir örgütün temel değerleri ve
inançları ile bunları çalışanlara ileten simge, seremoni ve mitolojilerin
bütünü" olarak tanımlanmaktadır (Varol, 1993: 182). Bu tanım dahilinde
örgüt kültürü, örgütün kişiliği, örgütte çalışanlarca paylaşılan değer
yargıları, örgüte giren yeni üyeler tarafından öğrenilen, örgütteki
davranışlara ve ilişkilere rehberlik eden ya da ilişkilerin kurulmasını
kolaylaştıran önemli bir faktördür. Örgüt kültürünün tüm bu özellikleri örgüt
içindeki süreçleri yakından etkilemekte, çalışanda örgüte bağlılık ve uyum
yaratma kodlarının oluşmasına yardımcı olmaktadır. Tüm bunların sağlanmasında
örgüt kültürünün örgütün her kademesinde benimsenen, içselleştirilen ve
paylaşılan anlam simgelerini oluşturması ve bunu sürdürebilmesi gerekmektedir.
Bu aşamada halkla ilişkiler uygulamaları devreye girmekte, oluşturulmuş örgüt
kültürünün örgütün her kademesinde içselleştirilmesini sağlamakta, aslında
çalışanların parçası olabilen bir kültür yaratımı sürecinde önemli rol oynamaktadır.
Böylece örgüt yalnızca ekonomik bir birim olarak görülmekten daha ziyade,
çalışanların güçlü bağlarla bağlandığı sosyal birim olma özelliğine
bürünmektedir.
Örgüt kültürünün oluşumu ve paylaşımı sürecinde algı
yönetimi açısından önemli olan nokta, örgüt içinde bireye gereken ö- nemi ve
layık olduğu değeri vererek, örgütteki verimliliği arttırma ve örgütün gelecekteki
başarılarının birlikte paylaşılacağı izlenimini yaratmaktır. Bu da
göstermektedir ki, Örgüt kültürü algı yönetimi açısından ele alındığında
örgütteki iletişim sürecini tatmin ve motivasyon kaynağına dönüştürmektedir.
Örgüt kültürünün bireyler üzerindeki en büyük etkisi,
çalışanların örgütü daha iyi anlamalarını sağlaması buna bağlı olarak da
örgütsel davranışı etkilemesi ve örgütsel etkinliği arttırmasıdır. Bireylerden
örgüt kültürü dahilinde beklenen bir takım davranış şekilleri ve rollerin
varlığı örgüt içinde yadsınamaz.
Bireyden beklenen rollerin Örgüt kültürü çerçevesinde
bireye aktarılması ve bireyin bu beklentiye cevap vermesi ya da cevap veremediğinde
ne tür tepkilerle karşılaşacağının bireye gösterilmesi ancak algı yönetimiyle
gerçekleştirilebilir. Bu noktada önemli olan, halkla ilişkilerin örgüt
kültürünü oluşturma, olgunlaştırma ve içselleştirme rolüne algı yönetiminin
etkisidir.
Örgüt iklimi ise, "bir örgütteki ortak psikolojik
güçlerin görünümü, örgüt kültürünün örgütte yarattığı havadır" (Varol,
1993: 183). Örgüt içinde etkili çalışan iletişimi örgüt ikliminin olumlu bir
biçimde oluşumuna bağlıdır. Örgüt iklimi, örgüte kimliğini kazandıran,
çalışanların davranışlarını etkileyen ve onlar tarafından algılanan, örgüte
egemen olan tüm özellikler dizisidir (Ertekin, 1978b: 20). Örgüt iklimi bir
örgütteki güvenme duygularını, bireylerin birbirlerine karşı açıklık ve içtenlik
duygularını, yardımseverlik anlayışım, iş doyumu ve beklenti düzeylerini,
örgüte katılma süreçlerini yansıtmaktadır. Çalışan tarafından iş yerinin iyi
duygular yaratan, mutluluk veren bir ortam olarak algılanmasının yanında tam
tersine kötü duygular ve mutsuzluk yaratan bir ortam olarak da algılanması
mümkündür.
Bireyin örgütü ve iş ortamını algılama sürecinde şüphesiz
ki, halkla ilişkiler önemli rol üstlenmektedir. Halkla ilişkiler birimi örgütte
olumlu bir iklimin oluşmasını sağlayacağı gibi bu iklimin devamı için de
besleyici rolü üstlenmiş olmaktadır. Çünkü örgüt ikliminin olumsuz olarak
algılandığı örgütlerde, bireyin psikolojik süreçlerinin önemsiz olması,
örgütteki iletişim kanallarını kapalı olması, bireyler arası ilişkilerin güven
temeline dayanmaması, baskı ve zoraki çalışma ortamının varlığı halkla
ilişkiler uygulamalarını baştan ret eden bir örgüt iklimine işaret
etmektedir. Oysa olumlu bir örgüt ikliminin varlığından söz edilen bir
örgütte, tüm iletişim kanalları açık, bireyler arası ilişkiler ağı geniş ve
sağlam, baskı unsurundan çok belli kurallarla hareket edilen, çalışanın neyi
yaptığında ne şekilde karşılanacağının bilinmesi önemlidir. Böyle bir ortamın
var olduğu bir örgütte algı yönetimi halkla ilişkiler uygulamalarında da önemli
bir yere sahip olacaktır.
Örgüt iklimi gerek halkla ilişkiler açısından, gerekse algı
yönetimi açısından ele aldığımızda örgütteki çalışanın davranışlarının çok
yönlü boyutlarının tanımlanmasında, örgütlerin kişi ve kişilik üzerindeki
etkilerinin anlaşıl masında önemli bir yere sahiptir. Çünkü örgüt ikliminin
bireysel ve örgütsel düzeyler arasındaki çözümlemelere olanak vermesi, örgüt
içinde geliştirilen halkla ilişkiler politikalarında algı yönetimine geniş yer
verilip verilmemesiyle de yakından ilişkilidir.
Görülüyor ki, algı yönetimi odaklı halkla ilişkiler örgüt
kültürü ve örgüt ikliminin içselleştirilmesinde ve sürdürülmesinde besleyici
bir role sahiptir. Bu rolün önemi de çalışanların örgütü benimseme
dereceleriyle dolayısıyla örgütün başarı düzeyiyle kendini göstermektedir.
Özge UĞURLU
0 yorum: