En basit
düzeyde üç öğeye sahiptir:
İletiyi
gönderen, iletiyi alan, iletişim kodlaması
Kaynak,
hedef kitle, ileti
Kaynak:
Tek bir kişi, bir gazete, ajans, radyo, televizyon istasyonu vs.
Örgütlü
iletişim: Muhabir-Yazı işleri personeli-Dizgiciler-Basım işçileri-Ülkenin
düşünce özgürlüğü konusundaki gelenekleri ve hukuk sistemi-siyasal ortamı vs.
Kanal:
Yüzyüze iletişimde atmosfer, telefon teli, havadaki iyonlar, hava
Kurulan her iletişimde amaç; iletiyi
hedef alıcıya veya alıcılara ulaştırmak ve karşılığında da hedef alıcıda bir
eylem ya da düşünce değişikliği sağlamaktır. Bir ortamdan yararlanılarak bilgi
göndermek olan iletişimde temel öğeler ileti, iletiyi üreten kaynak ve iletinin
tüketicisidir.
İki yönlü
bir süreç olarak da tanımlanabilen iletişimde haberleri, düşünceleri, duyguları
bildirme, düşünceleri paylaşma ya da değiş-tokuş etme etkinliğil bilgi, haber,
düşünce ya da görüş alışverişi vardır.
İletişimde
kuramsal yaklaşımlar gerçekleştirenlerden Berlo’ya göre iletişimde temel öğeler
6 olarak görülür. Bunlar; kaynak, kurgulayıcı, ileti, kanal, çözümleyici ve
alıcı. Amerikalı bir siyaset bilimci olan Harold Lasswell’e göre ise iletişim
eyleminin tanımlanabilmesi ve öğelerinin tespit edilebilmesi için şu sorulara
uygun yanıtların verilmesi gerekir. “Kim? (Kaynak), Neyi? (İleti), Hangi yolla?
(Kanal), Kime (Alıcı), Hangi etkiyle? (Etki)”.
Günümüzde
ise iletişimin temel öğeleri kaynak, mesaj, kanal, alıcı ve dönüt olarak beş
aşamada sıralanmaktadır.
Kaynak: İletişim sürecinin başlangıcını
temsil eder. İletinin hedef üzerinde istenilen etkiyi ya da sonucu
oluşturmasında birinci derecede önemlidir. İletişim sürecinde istenilen sonuca
ulaşılması açısından kaynağın iletiyi aktarmadaki durumu hem iletinin
anlaşılırlığı hem de hedef üzerinde etki oluşturması açısından ele alındığında
geniş bir kapsama sahiptir.
İleti (Mesaj): İletişim sürecinin amacı ileti
üzerine kodlanmıştır. Kaynak tarafından hedefe gönderilen ve iletişimin
gerçekleşmesinin önemli unsurlarından birisidir ileti. İletişimin daha iyi
olması için iletinin hedef tarafından algılanılırlık seviyesinin yüksek olması
gerekir.
Kanal: Kaynak ve hedef alıcı arasında yer
alan ve simge veya sembollere dönüşmüş iletinin gitmesine olanak sağlayan yol
olarak tanımlanabilir. Her duyu organımıza karşılık bir kanaldan söz
edilebilir. Birden fazla ileitişim kanalını aynı anda kullanabiliriz. İletişim
kanalının sayısı arttıkça iletişimin etkinlik derecesi de artacaktır.
Alıcı ( Hedef ): Hedef kitle kişi ya da grup
olabilir. Önceleri alıcı iletişimde pasif bir rol alan unsur olarak görülürdü.
Oysa günümüzde aktif ve etkili bir işleve bürünmüştür. İletişimde amaç doğru
iletiyi doğru yerde doğru kişiye verebilmektir.
Geri Bildirim ( Dönüt ): Dönüt
iletişim sürecinin son aşamasıdır. Kaynak iletiyi iletişim kanalları
vasıtasıyla alıcıya iletmiştir. İletinin hedef alıcı üzerindeki etkisi dönüt
ile anlaşılır. Dönüt bir iletişim sürecinin denetim mekanizmasıdır
İletişim
sürecinde seslenilmek istenen kişi ya da kişilere, toplumsal kesimlere hedef
kitle adı verilir.
Reklam ajansları kime sesleneceğini bilmek
ister, bu nedenle toplumla ilgili konularda sosyal bilimcilerden yararlanarak
araştırma yapar.
Örneğin:
Türkan Şoray – Margarin/McDonalds?
Renk Kombinasyonları – Futbol taraftarlığı
- Kaynak,
hedeflediği kişiye, kişilere erişmek için öncelikle iletisinin taşıyacağı
bilgi, duygu, enformasyonu bir iletişim kanalıyla gönderebilecek biçimde
kodlar.
- Kodlamalar
sözcükler, resimler, simgeler seçilerek yapılabilir. Bunların iletişim
sürecinde dolaşıma sokulduğunda özünü ve biçimini koruyabilecek şekilde
kodlanması gerekir. Bunların iletişim sürecinde dolaşıma sokulduğunda özünü ve
biçimini koruyabilecek şekilde kodlanmsası gerekir. Böyle yapılmazsa, iletmek
istediği duygu ya da enformasyon yerine çok farklı şeylerin algılandığı
görülecektir.
- İletinin
kodlanması çok kısa, çarpıcı, dikkat çekici, kolay akılda kalıcı olmalıdır.
Günümüzde isanlar hızlı yaşamakta, yakın ya da uzak yerlerde olup bitenler
hakkında yüzlerce ileti ile karşılaşmakta, bunlar hakkında konuşulan değişik
ortamlara girip çıkmaktadır. Kısa, çarpıcı, dikkat çekici, akılda kalıcı
kodlanmayan iletiler hedef ya da hedef kitlenin ortamına kadar erişebilse de
onun tarafından algılanmayacakİ hedefin, hedef kitlenin yaşam ortamında bir
gürültü öğesi olarak kalacaktır.
- Tam olarak
algılanarak taşıdığı anlamsal içerik tam bir biçimde iletilemediğinde ise bizim
kodlarken amaçladığımız ileti çarpıtılarak algılanmış olacaktır
Hedef kitlenin ortamındaki birçok iletiden
yalnızca bazılarını algılayıp çoğunu algılamamasına filtreleme denir.
Örneğin herkesin karnının tok olduğu bir
saatte margarin reklamı yayınlanması
Başarılı bir
örnek ise gece yatmadan önceki saatlerde yayınlanan gece giyim, konforlu ev
ürünleri reklamları
Kitle
iletişim aracının verdiği mesajlar fazla karmaşık olursa anlaşılamayabilir, bu
durumda konuyu «bir bilene» danışmak gerekir. Danışılan kişi konuyu
çarpıtabilir (distort). Çarpıtma bilinçli de olabilir, iyi niyetli şekilde de
(wishful thinking) olabilir.
Geri bildirim sonucunda, hedef kitleden gelen
yanıtların sürekli izlenip değerlendirilmesi gerekmektedir. Hedef kitlenin
boyutlarının işin iyi gitmediğini ima etmeye başladığı an, iletinin kodlanma
biçimi, sunulma zamanını, sunulma medyasını değiştirebilir.
Sivrisinek reklamı yemek saatinde
yayınlanmışsa, şikayet mektupları, telefonları dikkate alınmalı. Ancak bunlar
zaman alır. Sosyal medyada ise bu çok net ve hızlı şekilde görülür.
İletişim
sürecinde etkinliği arttırmak için, en başta da iletinin çarpıtılmasına meydan
vermemek yararlanabileceği kurumsal bilgilerimiz bununla sınırlı değil
iletimizi göndermek için kurguladığımız iletişim sürecini tekrarlamak
(redundancy) yarar sağlayabilir. Ancak bıktırıcı şekilde tekrarlamak zarar
verebilir.
Okur yazarlığın gelişmiş olduğu kesimlerde bu
tekrarlamanın fazla olmamasına çok özen gösterilmelidir. Buna karşılık değişik
sunum biçimlerini yeğlememiz daha yararlı olacaktır.
Benzerlikler kurarak ya da örnekler sunarak
iletimizin sunulması da yararlı olacaktır.
Benzerlik kurmak için seçilen nesnelerin ya da
simgelerin çağrışımlarının iyi denetlenmesi koşuluyla.
Örnek: Bitkisel yağ reklamında ürünün «hafifliğinin»
iyi algılanması için «insanın yemekten sonra kendini hafif hissetmesi» ile
yakınlaştırmak. Akrep Nalan ile bu benzeşme yapılamaz.
Örnek: Ünlü bir hırsızın kasa reklamında
oynaması ve «Beni X kasaları yakalattı» demesi.
Aynı hırsızla kasa kiralama servisinin reklamı
yapılamaz. Büyük ve köklü bankalar «muhafazakar» kimliğe sahiptir batıda.
İletiyi
gönderen kaynak ile, iletiyi seçecek, algılayacak, aklında tutacak ve iletinin
önerdiği tutum değişikliği i benimseyecek olan hedef ya da hedef kitlenin uyum
içinde olmasıdır. (To be in tune)
Dil ve kültür farklılıkları
Eskimoların
eşlerini misafire sunmalarına yönelik olası tepkiler, güven eksikliği
Gönderimci
ile alımlayıcının iletinin anlamsal içeriği konusunda, ortak izafet çerçevesine
sahip olması ya da olmaması sorunu.
Otomobil Amerikan orta sınıfı için gündelik
bir hayat aracıdır. Ancak otomobili Amerika’da staja gidip gördükten sonra ilk
fırsatta birikimiyle bunu almaya çalışan bir kişi için aynı otomobil bir
fetiştir. Bu fetişliği yıllarca süren bir statü simgesidir. Pazar günleri
arabasını cilalayıp silmesi, parlatması; arabasına iç çamaşırlarından,
dişlerinden daha çok göstermesi onun simgesel anlamlarından dolayıdır.
Hayata farklı alanlarda katılabilen, dolaysız
olarak o alana ilişkin yaşam deneyimlerini kazanmayan kişi, kesim, ya da
ulusların bu alanlara ilişkin iletişimlerde bulunması zor, sınırlı, çarpıtlmış
anlarla doğru işleyecek biçimde olabilmektedir.
Örnek: Bir Fransız ile Polinezyalı arasındaki
değerler bütünlüğü. Maddi ve manevi değer paylaşımı yok veya eser miktardadır.
Ortak bir İzafet Çerçevesi mevcut değildir bu iki toplum arasında.
Bu nedenle gelişmiş ülkelerdeki meyve suyu
reklamlarında görsel kodlamalarda doğayı çağrıştıran iletilere ağırlık
verilirken, gelişmesini, sınaileşmesini tamamlayamamış ülkeler de meyve
sularının imal edildiği fabrikaların teknolojisini sergilemekte ürünün bir
meyve olarak doğallığı değil, gelişkin bir teknolojinin ürünü oluşunu öne
çıkarmaktadır. Batılı, doğayı özlemektedir, geri kalmış ülke insanı ise
sınaileşmeyi, sınaileşmenin getireceği toplumsal hareketliliği, gelir artışını,
yeni olanakları özlemektedir.
Ayrıca şişeleme sırasında asker sırası gibi
akan şerite dizilmiş şişelerin gösterilmesi ise, geri kalmış ülkelerin kıtlık
ve baskı içinde yaşanmış uzun tarihlerinin bir başka yansıması sayılabilir:
düzen, disiplin, baskılanmışlık.
Son aşama da meyve suyunun doldurulduğı
şişelere sert bir sesle kapak vurulmasu ise, bu toplumların yüzyıllarca
seyretmekten hoşlandıkları üniformalı askerlerini, ordularını
çağrıştırmaktadır.
Motor yağı reklamu kampanyalarındaki yağın
dişi ve eril yanları. Cinselliğin ürünün reklamında kullanılabilmesi için motor
yağının içi görülür bir maket motordaki yuvarlak/kıvrımlı hareketleri ile
dişilik çağrıştırılmakta; aynı transoaran motor görünüsünün üstüne bindirmekle
gösterilen koşan bir küheylan ise eril boyutunu algılattırmak için görüntüye
yer yer eklemlenmektedir.
Bu tür reklam kampanyalarının hazırlığında
kültür sosyolojisinde uzmanlaşmış kişiler, cinsellikle ilgili iyi espriler
üretebilen metin yazarlarına kadar geniş bir kadro istihdam edilir.
Hedef Kitlenin Aktüel Ortamı, Grup İlişkileri
Av silahı reklamı, kanarya sevenler derneği
Tarım Bakanlığı Kimyasal Gübreyi teşvik
ederken aynı zamanda gelişkin hayvan türlerine geçmeyi, suni döllenme
pratiğinin benimsenmeyi, kooperatifleşmekte de kapsamlı bir yenileşmeci tutum
değişimini teşvik eder. Eşgüdüleme içinde bütün bu kampanyaları içeren bir
çalışma programı hazırlamak daha yararlı olacaktır.
Bunların sonucu olarak toprak reformu
yapıldığında köylere kapitalist üretim ilişkileri girecek, kırsal kesimin
ürünleri ulusal ve uluslararası pazara daha etkin yollarla ulaşacak, böylece
köylülerin geleneksel toplum yapısındaki grup ilişkileri kökten değişeceğinden,
köylülerin mukavemeti azalacaktır değişimlere.
1950 ve 60’lardaki UNESCO’nun katkısı ile az
gelişmiş ülkelerdeki yenileşme (innovation) çalışmaları kampanyalarında
eşgüdümleme kullanılmıştır. Tarım kesiminde yeniliklerin benimsetilmesindeki en
büyük engel bu kesimdeki yatırımlanmış çıkar sahipleridir. Bu nedenle
kırsaldaki geleneksel iktidar ilişkilerini de değiştirecek kapsamlı bir
toplumsal değişim süreci amaçlanmıştır.
• İnsanların
gündelik hayatın hızlı ve telaşlı akışı içinde mitinglere gidemediği, sendikaların,
derneklerin siyasal eğitim sunan çalışmaları fazla ilgi çekmediği sürece
demokrasilerin
temeli olan bilgilenmiş, biçimlenmiş,
sağduyulu seçmenlerin oylarıın iktidarı biçimlendireceği inancı tehlikede
demektir. Televizyonda uzun konuşmalar değil, kısa ve anlık «imaj oluşturucu
programlar demokrasilerde yeni bir «tiranlığın» tohumlarını atmak üzeredir.
• Rasyonel
boyutu geriye itilmiş; duygusal boyutu abartı, sözel kanaldan çok görsel
kanallara yaslanan siyasal bir söylem, siyasal kültürde ağırlık kazanmaya
başlamıştır.
• Dış
politikası, vergi politikası, gelir dağılımı konusundaki tutumu ne kadar iyi
olursa olsun
bir devlet başkanı evcil hayvanıyla mutlu bir
poz veremiyorsa yeteri kadar «özdeşlik»
sağlayamamış
olacaktır. «Sizden biriyiz» kampanyaları.
• «Köpeğe
şefkatli davranıyorsa, herkese şefkatli yaklaşır»
• «İletişim bombardımanı»
• Öğrenme Kuramı: İnsanların yaşadığı
ortamların sonsuz denecek kadar çok sayıda uyarımlarla dolu olduğunu; bunların
çoğunun algılanmadığını, dolayısıyla bunlara bir yanıt da verilmediğini
belirttikten sonra ortamdaki algılanabilen uyarıların da farklı düzeylerde
algılanıp, farklı yanıtlar bulabildiğini vurgulamaktadır.
• Duyusal ve
Motor: Karanlıkta sivri bir şeye dokunmak, kalabalık bir yerde birinin elindeki
sigaranın derinize fazla yaklaştığını hissetmek, tokalaştığınız kişinin elinizi
fazla sert sıkması, kuru kafa, köpek gibi sembollerin olduğu yerlerde iletişim
kesilir. Bu iletişimi kesecek duyusal
ve motor yanıtlarımız, kendilerie neden olan
olgu ya da simgelerin zihinsel düzeyde anlamlandırılmasına varmadan verdiğimiz
yanıtlardır.
• Ortamdaki
uyarıların büyük bir bölümünü daha üst düzeyde algılar, açımlar ve yanıtlarız.
Bu düzeyde anlamsal/ tanımaya dayanan
(önedinimlere dayanan/dispositional) yanıt düzeyi diyoruz. Elimizi fazla sıkan kişinin
gülümsemesi, dost bir yüzle bize bakmakta olması ilk tepkimizi durdurup, bu normalden
sert el sıkmanın «dostluk duygularını anımsatabileceğini» anımsarız. Bu
pratiğin kültürümüzde belirli bir yeri olduğunu anımsadığımızda (yani toplumsal değerlerimizi,
tutumlarımızı, davranış kalıplarımızı anımsayınca) karşımızdaki insana,
çevremizde bizi seyredenlere karşı toplumsal hayatımızın gereklerine denk düşecek bir yanıt
vermeye yöneliriz.
• Bu
değişikliğin nedeni, sertçe el sıkma pratiğinin, yalnızca o an, o kişiden bize
yönelik kural dışı bir eylem olmayıp,
kültür ortamında sık sık rastlanan bir davranış kalıbı olduğunu anımsamamız; sertçe el sıkma pratiğini daha
önceki yaşam deneyimlerimizden tanımamız/bilmemizdir. Bu konuda bir
önedinimimizin buluşudur.
• Bu
düzeydeki yanıtlarımız refleksler düzeyinden çok farklıdır. Zihinsel boyutları
vardır ve
düşünsel yanıtlardır. Ne var ki, buradaki
düşünsellik fazla gelişkin bir düşünsellik olmaktan çok uzaktır. Kalıplaşmış
anlamların simgesel düzenlenimlerinin farkedilip yeniden açımlanmasına yetecek
düzeydedir.
•
Hayatımızın büyük bölümünde algıladığımız nesneleri, insanları, olguları,
simgeleri, çeşitli kodlamalarla söyleme
dönüştürülmüş değer ve yargıları taşıyan tümceleri alışılmışlık düzeyini aşmayan bir zihinsellik boyutunun
içinde algılar, açımlar, yanıtlarız.
• Bu düzeyde
okumalar, bu düzeyde radyo dinleme pratiklerimiz, bu düzeyde televizyon programı izlemee tercihinizin zihni fazla
yormayacağı açıktır. Gündelik hayatın yorgunluğu, sıkıcılığı, hayatın fazla rutin işleyişini
değiştirmenin riskli sayılması bizi gireceğimiz iletişim ortamlarında hep bu düzeyde iletişim süreçleri
kurmaya iter.
• Dış
politika izlemek yerine «hafif» şeyler takip etmek daha kolaydır. Ancak dış
politika tartışmaları yapılıyorsa, bu
konu hakkında konuşan kişilerin söylediklerini «kendi anlamlandırma kalıplarımız içinde» anlamlandırmayı
sürdürürüz.
•
ABD-Cumhuriyetçilere ait etkin söylemleri radyodan dinleyen Demokratların bu
söylemleri ısrarla Demokratlar ifade etmiş gibi algılaması.
•
Antisemitik Mr.Bigot çizgi roman karakteri – Bıktırıcı olmayacak şekilde
yaptığı sakarlıklardan hemen sonra ırkçı olduğu belirtilmiştir. Yahudi
vakıflarının desteklemesi, ırkçı tutumları olan Amerikalıların yanlışlarını anlayacaklarını
umut etmelerinden dolayıdır.
• Yapılan
araştırmalara göre bu çizgi roman Amerikalılarda tutum değişikliği
yaratmamıştır. Araştırma derinleştiğinde
antisemitik tutumları olan Amerikalıların «Mr.Bigot kendilerini özleştirmeyip ayrı tuttukları ırkçı ve aptal;
benim bu konudaki yargıların akıllı bir insanın haklı yargıları» dediklerini
göstermiştir. Başka bir deyişle, çizgi roman ırkçılığa karşı görsel ve sözel kodlama ile oluşturulmuş bir «metin olduğu»
halde, ırkçı olanların önlerindeki metni «kafalarındaki» kalıplara göre
açımladığı görülmüştür.
• Sınırlı
bir çizgi roman içeriğinden öte, bir deneme (essay) formu ile sunulması
gerekirdi. Kalıplaşmış ve alışmış bir düşünce kalıbını bırıp eleştiren bir
açıdan algılayıp düşünmek için bu form daha yararlıdır. Daha zor okunsa da
kalıplar ancak bu şekilde kırılabilir.
• «Zenci»
hep «zenci» olarak sınırlandırmak yerine bir «insan» olarak
algılatılabilmeliydi. Bu durumda Mr.Bigot’un çizgi romandaki aptallıkları
hayatı yineleyerek olumlayan aptallıklarımızın rasyonelliğindeki güçsüzlüğü,
sistemle sınırlanmışlığını anlamamıza yarayan kodlamalar olurdu.
• Gündelik
hayattaki iletişimlerimizin büyük bir bölümünün algılanması bu üçüncü düzeye
çıkmadan yapılmaktadır. İletişim süresince, alışılmış kodlamalarla yapılan
iletişimde «dil» gelişkin zihinsel düzeyde değil, alışılmış, kalıpsal düzeydeki
algılamalar içinde kullanılır.
• İtalyan
faşizmi üstüne yapılan araştırmalara göre, faşizmin iletişimdeki başarıları,
faşizmin verili sistem içi bir faşist söylemin kitlelelere erişebilmesinin,
kitlelerden direnç görmeden kabul edilmesinin, «faşizmin söyleminin sokağın
söylemiyle aynı oluşundan» ileri geldiğine dikkat çekmektedirler.
• Örn: Genç
Parti
• Verili
toplumsal sisteme karşı reformcu siyasalar öneren siyasal söylemin de, tıpkı
çizgi romandaki Mr.Bigot örneğindeki gibi «çizgi roman» formu ile sınırlı
tutulmasının çok sakıncalı olacağıdır. Reformcu söylemin algılanabilmesi,
tutucu siyasal söylemin algılanmasına oranla çok daha büyük dezavantajların
giderilmesini gerektirdiği için, bu söylemin yeralacağı gazete haberleri,
demeçler, televizyon ya da radyo konuşmalarının yanısıra tüketici dernekleri,
üretici dernekleri, sendikalar, yerel birimlerin oluşturacağı dernekler,
toplantılar vs. ile de desteklenmesi hayati önem taşımaktadır.
kitleiletisimi.blogspot.com.tr
0 yorum: