“Do
it yourself” (DIY) yani “kendin yap”, aslında o kadar yeni olmasa da son
zamanlarda karşımıza oldukça sık çıkan bir akım. DIY; uzmanların ve
profesyonellerin yardımı olmaksızın gerçekleştirilen, bir şeylerin inşaat,
tadilat ve tamiratına verilen terim
“Do
it yourself” (DIY) yani “kendin yap”, aslında o kadar yeni olmasa da son
zamanlarda karşımıza oldukça sık çıkan bir akım. DIY; uzmanların ve
profesyonellerin yardımı olmaksızın gerçekleştirilen, bir şeylerin inşaat,
tadilat ve tamiratına verilen terim. Bu terim ilk olarak 1912’lerde ortaya
çıkmış ve 1950lerde sıkça kullanılmaya başlanmış. O dönemlerde daha çok
insanların kendi yaptıkları ev geliştirme projelerini anlatmak maksadıyla
kullanılırken, günümüzde oldukça dramatik bir değişim ile 29 milyar dolarlık
zanaat sektörüne egemen olmuş, en çok da 35 yaşın altındaki genç yetişkinlere
hitap eden bir duruma gelmiş.*
DIY,
Türkiye’de de en başta özellikle günün çoğu zamanını evde geçiren kadınların;
mağazalarda gördükleri ürünleri, evde kendi denemeleriyle, kendi tarzlarıyla
özelleştirerek, farklılık katarak gerçekleştirdiği üretimler olarak ortaya
çıktı. Başta kulağa yabancı gibi gelen bu kavram aslında uzun zamandır bizlerin
hayatında: Ülkemizde 1980’lerde TRT’de –çoğu tasarruf amaçlı yayınlanan- kısa kısa
‘’kendin yap’’ TV spotlarıyla başladı, ancak asıl etkisini yıllar sonra Derya
Baykal’ın televizyon programlarında eski eşyaları yeni, kullanılabilir eşyalara
dönüştürmesiyle yarattı.
DIY-Brand-talksSon
zamanlarda internet siteleri de bu akım ile ilgili bolca ilham verici öğretici
içerikler paylaşıyor. Yemek tariflerinden tutun da, takı yapımı, mobilya yapımı
gibi birçok alan ile ilgili “kendin yap” önerileri bulunuyor. Youtube’da da çok
sayıda kanal bu doğrultuda içerik üretiyor. Daha sonra bu “kendin yap” ürünleri
Etsy gibi sitelerde satışa çıkabiliyor. Hatta “kendin yap”ı uygulamaya çalışıp,
başarısız olanların yaptıkları da internette eğlence amaçlı dolanıyor.
kendin-yap-peynir-brand-talksDiğer
yandan bazı platformlarda sadece fikir değil, kendi başınıza yapabileceğiniz;
boya badana setinden, evde mum yapma setine ya da ev tekstili, dekorasyon
ürünlerine kadar pek çok set ve kitler bulmak mümkün. Bu setler sayesinde bu
konuda merakı olanlar hem bilgi ediniyor hem de uygulamaya geçirebiliyor.
Bu
felsefenin arkasında kişiselleştirmek, tüketmeden üretmek ya da tüketirken aynı
zamanda geri dönüştürmek de yer alıyor. Ekonomik anlamda da kolaylık sağlayan
bu trend, aynı zamanda bundan sonra sıkça duyacağımız yeni bir terimin de
ortaya çıkış sebeplerinden biri: “Prosumer”.
Prosumer,
gelişen dünyada tüketicilerin sadece tüketici olma konumundan çıkarak aynı
zamanda üretici olma konumuna geçtiklerini belirten, “producer” ve “consumer”
kelimelerinin birleşimi. Teknolojinin de gelişmesiyle beraber, DIY, yıllar boyu
pasif kalan tüketiciye ilk kez ürün geliştirme sürecinde söz hakkı vererek onu
aktifleştiriyor.
‘’DIY’’ akımın bu denli popüler olmasının
arkasındaki belki de en büyük neden, ‘’Ikea Effect’’ adında bilimsel bir
teoriye dayanıyor.** Duke Üniversitesi’nde Psikoloji ve Behavioral Economics
Profesörü Dan Ariely ve meslektaşlarının yaptığı araştırmalarda, insanların
kendilerinin katkı yaptığı ürünlere orantısız şekilde daha fazla değer verdiği
ortaya çıkıyor. Yapılan bir deneyde, profesyonel biri tarafından yapılmış bir
origamiye kıyasla, insanların kendi yaptıkları (yamuk yumuk da olsa)
origamiler, yapanlar tarafından çok daha fazla değerli görülüyor ve origamiyi
yapanlar kendi yaptıkları ürünlere, profesyonel ürünler ile aynı yükseklikte
fiyat biçiyor.
Başka
bir neden ise “kendin yap” ürünlerinin aynı zamanda “kişiselleştirilmiş”
olmaları. Teksas Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre insanlar kendi
yaptıkları ürünleri kullanırken, o ürün başkalarında olmadığından dolayı, daha
özel hissediyorlar. Bu durum, ister istemez insanların yaptıkları ürünü daha
çok benimsemelerini sağlıyor.
Bu
akımın insana psikolojik olarak son getirisi ise, ürün tamamlanınca kendilerini
memnun hissetmeleri -sonuç ne olursa
olsun- çok iyi bir iş çıkardıklarını
düşünmeleri, hatta bazı araştırma sonuçları bu etkisi sayesinde DIY akımının
insanlarda bağımlılık yarattığı görüşündeler.
DIY
trendinden faydalanan markalar, insanlardaki marka algısında yaratıcı bir rol
oynamak istiyor ve tüketim anının ötesinde yaratıcı ve duyusal deneyimler
sunuyorlar. Bunun en önemli örneklerinden biri “Ikea Effect”e adını veren Ikea.
Ikea, tüketicilere malzemeleri verip son ürünü kendilerinin yapmasını
sağlayarak hem maddi olarak daha uygun, hem de tüketiciler açsından daha
değerli bir şey üretmelerini sağlamış oluyor.
Kimi
markalar da kategorilerinin doğası gereği “Do it yourself” trendine cevap
verecek ürünleri doğrudan sağlayamasa da, altında yatan motivasyonlara hitap
edecek pazarlama metodlarıyla bu trendin rüzgarından faydalanmanın peşinde.
Örneğin; oje sürmek veya makyaj yapmak kendi mobilyanı yapmak kadar zor olmasa
da, insanın kimi zaman profesyonellere yaptırmayı tercih ettikleri bir külfet
olabiliyor. Maybelline de kendi ürünlerini tanıtarak, bir yandan da oje sürme
ve makyaj yapımı ile ilgili bilgiler, videolar paylaşarak tüketicileri “kendin
yap” yönünde teşvik ediyor, bir yandan da markanın bu trendden geri kalmaması
yönünde çalışıyor.
İşin
kişiselleştirme boyutunda da birçok markanın faaliyetlerini görüyoruz. Örneğin
ABD’de McDonald’s, müşterilerine sipariş noktasında bir tablet kullandırtarak
‘’kendi burgerini kendin hazırla” hizmeti sunmaya başladı. Starbucks ise benzer
bir şekilde yıllardır içeceklerini özelleştiriyor ve hatta isme özel servis
ediyor. Nike, mağaza ve internet sitesinde öne çıkan modellerine özel olarak
‘’kişiselleştirmeye’’ hizmetini ekleyerek, kullanıcılarına kendi ayakkabı
tasarımlarını yapma fırsatını sağlıyor.
Biz
de “kendin yap” akımının Türkiye’de neler yarattığını görmek için bir araştırma
gerçekleştirmek istedik. Araştırmamız İstanbul’da 18-40 yaş arası AB C1 ve C2
SES gruplarından 100 kadın ve erkek ile gerçekleşti.
“Do it yourself” akımının tanımı okunarak daha
önce duyulup duyulmadığı sorulduğu zaman görüşmecilerin %52’si duyduklarını
belirtmiş. Bu trend hakkında ne düşündükleri sorulduğu zaman tüketicilerin çoğu
pozitif görüş belirterek “yaratıcılığı artırması”, “ekonomik olması”, “daha
verimli olması” yönünde yorumlar yapılmış. Az sayıda da “hazırı varken gerek
olmadığı” yönünde olumsuz yorum belirtilmiş.
Görüşmecilerin
%41’sı daha önce “kendin yap” trendini uyguladıklarını söylemiş. Ne yaptıkları
sorulduğunda çok çeşitli cevaplar olmasına rağmen en çok “dekoratif eşyalar” ,
“mobilyalar” “takı, çanta gibi aksesuarlar”, “elbise gibi tekstil ürünleri”
cevapları gelmiş. Bunlar dışında “çocuk oyuncağı”, “kedi için tırmanma
tahtası”, “güneşte domates kurutmak için bir araç” yapmaya kadar uzanan geniş
bir yelpazeden bahsedilmiş.
Görüşmecilerin
bu ürünleri kendilerinin yapma sebepleri arasında “vakit geçirmek”, “hobi
amaçlı”, masraftan kaçınmak için”, “öğrenme amaçlı”, “satma amaçlı”, ve
“üretken olma” belirtilmiş.
Bu
trendin olumlu tarafları sorulduğunda “eğlenceli ve zevkli bir uğraş
olması”, “maddi açıdan avantaj
sağlaması”, “istenilen doğrultuda şekillendirilebilmesi”, “motivasyon kaynağı
olması”, “insanın kendini geliştirmesini sağlaması”, “insana gurur vermesi”,
“insanın kendi yaptığı şeyi daha zevkle kullanması” gibi yönler söylenmiş.
Olumsuz
yanları sorulduğunda görüşmecilerin çoğu olumsuz yanı olmamasını söylerken az
sayıda görüşmeci ise “gerekli zamanı bulamamak”, “doğru yapamama ihtimali”,
“malzemeleri bulma sıkıntısı”nden bahsetmiş.
“Kendin
yap” ile ilgili video, fotoğraf içeren programları platformları görüşmecilerin
neredeyse yarısı takip ediyor. Daha çok internet sayfalarından bu trendi takip
edenler varken, özellikle “youtube” ve “facebook” platformları öne çıkmış.
Başka söylenenler arasında “pinterest”, “ev döşeme programları” var.
Görüşmecilerin
%10’u “kendin yap” trendini teşvik eden markaların aklına geldiğini söylemiş.
Bu kitleye akıllarına hangi markalar geldiği sorulduğunda şaşırtıcı olmayan bir
şekilde en çok “Ikea” cevabı öne çıkmış. “Koçtaş” ve “halk eğitim kursları” da
başka söylenen cevaplardan.
İşin
kişiselleştirme tarafında ise, görüşmecilerin %38’i kişiselleştirilmiş bir
ürüne sahip olduğunu belirtmiş. Hangi ürünler olduğu sorgulandığında çok
çeşitli cevaplar gelmiş, bunlardan bazıları; “enerji bilekliği”, “dolap”, “gemi
maketi”, “çerçeve”, “kitaplık”…
Kişiselleştirilmiş
bir ürüne sahip olmanın neden önemli olduğu sorgulandığında “kendim yaptığım
için”, “kendi imzamı taşıdığından”, “fabrikasyon olmaması” gibi yorumlar
alınmış. (“kimlik gibi bir şey olur insanlar sadece bende görür ve hatırlar”).
“Bir
ürünü kendinize göre şekillendirecek, farklı yapabilecek seçenekler sunan marka
aklınıza geliyor mu?” sorusuna görüşmecilerin %9’u olumlu cevap vermiş. Akla
gelen markalar arasında “Samsung”, “Ikea”, “Sony”, “Zara”, “Mavi” ve “Araç
markaları” belirtilmiş.
Sonuç
olarak ‘’DIY’’, hem yeni bir pazar oluşturup insanları girişimciliğe teşvik
ederek, hem de kişilere ‘’tüketme’’ yerine ‘’üretme’’yi vurguladığından,
günümüz için önemli bir trend. İnsanların satın aldıkları ürünlerde kendi
dokunuşlarını görmeleri, o ürünlerle farklı bir bağ yakalamalarına ve sonunda o
ürünlerin (ve markaların) kendileri için büyük önem taşımasını sağlıyor.
Markalar için uygulaması çok kolay ama etkisi çok büyük olacak bir trend.
Türkiye’de de DIY’in bu denli uygulanıyor olduğu ve pozitif olarak karşılandığı
görüldükten sonra markaların özellikle dikkate alacağını düşünüyoruz.
0 yorum: